Sahte kahramanlar

VE Alex geldi, Samsunspor maçında F.Bahçe formasını giydi... Alex’in kişiliğinde bir ortega portresi arayanlar yanıldılar.

Onun oyun felsefesinde ortega gibi çalım ve showa yönelik, tribünleri çoşkuya çağıran abartılı davranışlar yoktu. Alex’i anlamak için bir-kaç saniye düşünmek gerekiyordu.

Ayağına gelen 49 topun 41’ini doğru adrese gönderen Brezilyalı, pas dağıtımında şaşırtıcı bir istatistik yaratıyordu.

Sahada en çok topla buluşan isimlerden biriydi Alex. Ancak, topla oyalanmayı ve başkaları gibi topu topu ayağında taşımayı hiç sevmiyordu...

Doksan dakikada topla birlikteliği sadece 2 dakika 11 saniye idi Alex’in!Brezilyalı ayağına gelen topları, inanılmaz bir çabuklukta ve üstün bir zeka kıvraklığı ile servise sokuyordu.

Alex’in, Samsun maçındaki doksan dakikalık oyunu adeta bir ders niteliği taşıyordu. Ve bir uyarıyı da beraberinde getiriyordu...

Ya Alex’e uyup çabuk oynayacaksın, ya da kaybolup silineceksin.

Eğer taraftar da Alex’in oyun karekterini benimseyebilirse, topla shov yaparak zamandan çalan Sahte kahramanlar da, bundan böyle alkış yerine tepki alacaklar...

Dikkat, saltanatınız sallanıyor!

* * *

JOHN CAREW...
O da farklı bir kişilik taşıyor...Alex gibi yanındaki ve çevresindeki arkadaşlarını skora koşturan özellikler taşıyor.

Öncelikle kafasını ve göğsünü iyi kullanıyor.

Göğsünü bir radar gibi sağa-sola çevirerek etrafı kolacan ediyor ve pas servisi yapıyor.G.Birliği maçında Göğsü ile İbrahim Akın’ın koşu yoluna bir top attı, başkaları kırk yıl denese beceremezdi.

Ağır ve felçli gibi görünen adımları, rakiple karşılaştığı an inanılmaz bir hıza ulaşıyor.

Sanki vites değiştiriyor Carew!

Beşiktaş’ta Carew’in yanına aranan santrfor adayları, onun bu süratına ayak uyduramadıkları sürece şanslarını yitirip tek tek elenecekler. Ve belki de Beşiktaş yeni bir transfer arayışına girecek.Kadrodaki tüm santrfor adaylarına duyurulur....

Ya Carew’e uyarsınız ya da gidersiniz!

* * *

YİNE
dönüyorum Alex’e... Onu yazarken, yanıma servis arkadaşım ve F.Bahçe muhabiri Sadi Kemal Yaşar geldi.

O da övgü dolu sözcükler sıraladıktan sonra bir de madalyonun diğer yüzünü çevirdi. Ve anlattı...

Samsun maçı sonrası soyunma odasına giren bazı futbolcuların dili bir karış dışarı fırlamış. Yorgunluktan ayaklarını sürüyorlarmış...

Neden diye sordum Sadi’ye. Şöyle dedi...

Alex’in koşmadığı bölgelere onlar koşuyormuş.

Bir kaç isim söyleyebilir misin?

Elbette söylerim.

Başta Serhat. Sonra Tuncay ve Aurelio...

Peki, Alex’in bu yükünden rahatsızlık mı duyuyorlar?

Asla, Alex’in oyun anlayışından ve kalitesinden en ufak bir şikayetleri yok.

Öyleyse, onlar da ya bu yükü taşıyacaklar ya da...

* * *

VE
G.Saray’ın Brezilyalı transferi Conceiçao beklentilere karşılık veremeyen bir görüntü çiziyor.

Temmuz ayında Transferin gözdeleri’ni yazarken, onu bal yapamayan arıya benzetmiştim. Ayağa tek top oynamasına karşın yaratıcı pas konusunda hiç bir üretken özellikler taşımadığını vurgulamıştım. Şimdi bakıyorum, şikayetler ve sitemler hep aynı noktada birleşiyor...

Conceiçao asla Hagi’nin aradığı 10 numara olamaz!

Peki, Hagi 100.yılda G.Saray’ın kovaladığı şampiyonluğa aranan kan olabilir mi?

Böyle bir soruyu servis aradaşlarıma sordum. Özellikle de G.Saraylı dostlarımdan bir yanıt aradım... Her birinin düşünceleri aynı noktada kilitleniyordu...

100.yılda Hagi’ye 10 numaralı forma yakışırdı!

G.Saraylı dostlarım gerisini getirmediler. Ve lafı hemen değiştirip, konuyu kapattılar...

Ben de fazla üstelemedim!
Yazarın Tüm Yazıları