JEAN Tigana, sahaya hücum ağırlıklı bir kadro sürdü. Kanatlarda Burak Yılmaz ve İbrahim Akın, ilerde Mert Nobre... Ve orta alandan hücuma koşan Delgado-Rico ikilisi...
Mustafa Doğan’ın sakatlanmasından sonra Ali Tandoğan da oyuna girince, Beşiktaş’ta herkesin gözü rakip kaleye çevrildi.
Hücumu sevmekle, hücum oynamak ve bu işi becermek farklı şeyler!
Hep hücumu düşünen ve bir gol peşinde koşan Beşiktaş’ın, tek hücum organizasyonu yapmadan ilk yarıyı tamamlaması, bunun en canlı örneğiydi.
Ve bunca hücumcuya karşın, Bobo’nun yokluğunu hissetti Beşiktaş.
Yine tek pozisyon yaratmadan ilk 45 dakikayı kapaması da, Bobo gibi hücum özellikleri taşıyan bir futbolcunun yokluğundan kaynaklanan bir sıkıntıydı.
Ve bu sıkıntının en ağır bedelini ödeyen futbolcu da Mert Nobre idi.
Bobo ile sağladığı sıcak diyaloğu, Burak ve İbrahim Akın ile kuramadı. Ve arkadaşsız bir çocuk gibi sağa sola koşarak nefes tüketti. Yine de golünü atarak Beşiktaş’ı kurtardı.
Beşiktaş, belki de ilk kez İnönü’de böylesine etkisiz ve pozisyonsuz bir 45 dakika yaşıyordu.
* * *
Uzun süre herkes gibi bu anlamsız oyuna Rico’dan gelecek tepkiyi bekledim. İlk yarı ete-süte karışmayan Paşa, ikinci yarıda biraz hareketlendi. En azından oyuna konsantre oldu. Yine de bir Paşa’nın özelliklerini taşımıyordu. Bir ara kendime sordum... "Acaba seyircisiz oyun mu Ricardinho’yu etkiledi?"
Aynı şeyleri İbrahim Akın ve Burak Yılmaz için söyleyemem. Onların böyle bir lüksü olamaz...
Kenarda beklerken forma özlemi ile yanıp tutuşuyorsan, formayı kaptığın an varlığını hissettireceksin.
Hangisi oyuna ağırlığını koydu, sorarım...
Savunma fazla zorlanmadı. Runje, Beşiktaş’taki en rahat gecesini geçirdi.
Bu arada Delgado’nun oyundan çıkarken aldığı alkışı yorumlamaya çalıştım...
İyi mi oynadı Delgado?Ya da bekleneni verdi mi?
Hiç de iyi oynamadı. Ancak, oyunu adam gibi oynamaya özen gösterdi. Kaytarmak ve saklanmak gibi huyları hiç yok. Hep oyunun içinde. Ve kazanma duyguları üst düzeyde.
Beşiktaş, seyircisiz oynadığı maçta zorlandı. Kazandığını hissetiği an beklenmedik bir kazaya da uğrayabilirdi.
Baki Mercimek’in kale çizgisi üzerinden çıkardığı top, Nobre’nin attığı gol kadar değerliydi.