LUCESCU, bu maçın nasıl oynanması gerektiğini Beşiktaş'a iyi anlatmış...
Öncelikle kafalardan fantaziye yönelik tüm davranışları silip atmıştı Lucescu. Ve kazanmanın ancak koşarak, savaşarak ve de yardımlaşarak gerçekleşeceğine Beşiktaş'ı inandırmıştı...
Zafer, sanki Beşiktaş'ın avucunun içindeydi. Ve maç ikinci yarının hemen başında bitebilirdi. Sergen'in, İlhan Mansız'a hazırladığı nefis pozisyon, Lazio'nun ipini çekmek için bulunmaz fırsattı.
İlhan Mansız ne yaptı? Ayağına ikram edilen topu, kaleci Perruzi'nin ellerine yuvarladı. Adeta biten bir maçı tekrar başlattı. Ve benzeri bir Chelsea destanına koşan Beşiktaş'ı beklenmedik bir kaosun içine sürükledi. Bir çuval inciri berbat etti.
*Ê*Ê*
Notlarıma bakıyorum... Özellikle ilk yarıda savunmada hiçbir falso yapmadan oynayan Beşiktaş, Lazio'nun tüm gol girişimlerini önleme başarısını göstermiş... Lazio'yu, sahanın etkisiz bölgelerine iterek, rakibi kalesinden uzak tutmuş...
Yine notlarımda Emre ve Ronaldo savunmada üstün bir performansla oynamış... Ve bir büyük usta Sergen'in yarattığı penaltı pozisyonuyla kazanılan gol, Beşiktaş'ı hem skor, hem de moral açıdan Lazio'dan koparıp ayırmış...
Kazanmak işten bile değil. Yine dönüyorum, Mansız'ın kaçırdığı pozisyona. Yani, maçın kırılma noktasına... Hatırladıkça, herkes gibi dövünüp kızacağım. Ve böylesine kolay bir fırsatın nasıl kaçabileceğini hep düşünerek bulmaya çalışacağım.
*Ê*Ê*
Beşiktaş'ın yediği golde Cordoba'yı suçluyorum. Eline değen topu tokatlayarak rakibe ikram etmek, Cordoba gibi bir kaleciye hiç yakışmadı. Bu golden hemen sonra Beşiktaş'ın Lazio ile iki yılda oynadığı dört maçta yediği 6 golü gözlerimde canlandırdım. Her biri hata golüydü. Her biri basit ve yenmeyecek gollerdi. İşte, dünkü gol de bunlardan biriydi. Çok yazık oldu...
Ve bu gol, Beşiktaş'ın egemenliği Lazio'ya kaptırdığı dakikaların başlangıcıydı. Oyun disiplininden uzaklaşmasının ve maçtan kopmasının başlıca nedeniydi. Bir emeğin harcanmasıydı.
Sergen, Ronaldo ve Emre'ye ayrı bir paragraf ayırmak istiyorum. Hele hele şahane oynayan Sergen'e. Ve kenardaki yönetmen Lucescu'ya... Her birini kutluyorum.
Ben, kazanılan tek puanı beğenmiyorum. Ve kaçan bir galibiyet için hem üzülüyorum, hem de kızıyorum.