Güngören'deki iki perdelik oyunun, önce ilk yarısını aralıyorum. İlk 45 dakikadaki Beşiktaş'ı beğenmeyenler, ikinci yarıyı beklemeden bir karar vermesinler...
Beşiktaş, düşündüğünü yapamıyordu. Tasarladığını, oyuna yansıtamıyordu. Berbat zemin, Beşiktaş'ın tüm teknik özelliklerini alıp götürmüştü...
Tümer'in yumuşak ayakları bile gerektiği gibi işlemiyordu. Baya da stilini değiştirmişti. Sanki, ayağındaki toptan bir an önce kurtulmak ister gibiydi.
Ve İstanbulspor her metrekaresini ezbere bildiği Güngören sahasında adeta Beşiktaş'ı silkeliyordu. İlk 10 dakikada Mehmet Yozgatlı'nın yakaladığı iki gollük pozisyon, Beşiktaş'a beklenmedik sorunlar açabilirdi.
Hadi, ilk pozisyonda Mehmet Yozgatlı'yı gözden kaçıran Ronaldo-Ahmet Yıldırım ikilisinin ortaklaşa hatalarını bir anlık şaşkınlığa bağlayalım. Peki, diğerinde, Ahmet Yıldırım'ın en riskli bölgede çalım sevdasından yine Yozgatlı'ya kaptırdığı pozisyonun günahını nasıl silelim...
DENGELERİ BOZDU
Şimdi ilk yarıya bir perde çekip, geçiyorum oyunun final bölümündeki Beşiktaş'a... Devre arasında Diyarbakır deplasmanını hatırlayarak, bozuk zeminin Diyarbakır'daki gibi Beşiktaş'a sürpriz hazırladığını düşünenler, İlhan Mansız gibi bir golcünün varlığını nasıl unutabilirlerdi.
Oysa, Mansız gibi bir golcü oyundaki tüm dengeleri bozabilirdi. Sıkıntıları, korkuları bir anda silebilirdi. Ve ardı ardına atacağı iki nefis golle Beşiktaş'ı gerçek kimliğine döndürebilirdi.
İşte Mansız bunu gerçekleştirdi. Ve ikinci yarıda taş gibi bir Beşiktaş sahne aldı. Bu sahnede başka kimleri mi beğendim. Elbette Ronaldo'yu. Khletsov'u, İbrahim'i, zaman zaman Tümer'i...
Bir pozisyon kafamı kurcaladı. Zdravkov'un, Ahmet Dursun'un önünden eliyle aldığı topa müdahalesi ceza sahası dışında değil miydi? Galiba ceza sahası dışındaydı. Öyleyse, bir kırmızı kart gerekmez miydi?