Lucescu klasiği

SAHADAKİ Beşiktaş, Lucescu'nun inandığı savaşçılardan oluşuyordu... Luca'nın kadrosu ve oyun kurgusu öncelikle yenilmemeye yönelik çizgiler taşıyordu.

Yoksa, kenarda bekleyen Tümer, pekala Amaral'ın yerinde oynayabilirdi. Ya da Pascal ile oyuna başlayarak, İlhan Mansız'ın yanına bir ikinci forvet gönderebilirdi.

Hiçbirini yapmadı Lucescu... Bir forvet gibi sahaya çıkan Pancu'yu bile, öncelikle orta saha işlevlerinde kullanıyor ve bu bölgeyi sağlama alıyordu.

Beşiktaş ilk 45 dakikada iki kez G.Saray kalesine gitti. Biri İbrahim'le diğeri de İlhan'la... Her ikisi de telaş ve dikkatsizlik karışımı kolayca harcanan pozisyonlardı.

İlk yarının soğuk ve rüzgarlı havasında gözüme sıcak görünen tek Beşiktaşlı, savunmadaki savaşçı Ronaldo idi...

***

Beşiktaş, ikinci yarıya şiddetli rüzgarı arkasına alarak başladı. Ancak, Beşiktaş'ın hücum hevesi yine sınırlıydı.

Lucescu klasiği, adeta Beşiktaş'ın iliklerine işlemişti. Ve 58. dakikada Lucescu oyuna Tümer'i alırken neler düşündüğünü bilemiyorum. Ancak, Beşiktaş'ın topu ve tempoyu G.Saray'a bıraktığı dakikalarda Tümer'in oyuna alınışı, zamanında ve gerekli bir değişiklikti.

Tümer'in varlığı, Beşiktaş'a neler getirdi? Öncelikle orta alandan çıkışlar çabuklaştı, pas alış-verişi düzeldi ve hücuma koşan ayaklar çoğaldı.

***

Beşiktaş, skoru ve sonucu bir anda değiştirebilecek ortamı her oyunda diri tutuyor. Ve yemeden atacağı tek golle maçı kazanabileceğine inanıyor.

Bu bir Lucescu klasiği... Beşiktaş'ı hep bu kalıplar içinde tutuyor. Disiplinden uzaklaşmadan, koşarak ve savaşarak Beşiktaş'ı hedefe taşıyor. Dün de böyle yaptı... Ve derbiye damgasını vurarak Beşiktaş'ı liderliğe taşıdı. Kutluyorum.
Yazarın Tüm Yazıları