Yaşadığımız lig haftasında kısa bir gezintiye çıkalım. Ve tura Ege'den başlayalım.
Başkalarını bilemem... Ben, F.Bahçe-G.Birliği maçından olağanüstü bir keyif aldım. Ve maç sonrası gördüm ki, kazansa da, zirveyi zorlasa da, eleştiri okları bir yerden gelip, F.Bahçe'yi, dolaylı olarak da Christoph Daum'u yakalıyor.
Daum, kimine göre Gençler maçında oyunun kaderini değiştiren bir dahi... Kimine göre de, şans faktörünün kucağında yaşayan bir teknik adam.
F.Bahçe'nin oynadığı oyunu beğenmeyenlere, çok gerilerde kalsa da, yaşanmış bir hikayeyi gündeme getirip, anlatmak istiyorum...
Çünkü, o hikayede Daum gerçeğinin tüm ayrıntılarını görebilirsiniz. Ve bu gerçeğin, gittiği her takımda Daum'a başarı getirdiğini de kolaylıkla anlayabilirsiniz. Ve geçiyorum hikayeye...
Daum'un Beşiktaş'ı çalıştırdığı ve şampiyon yaptığı dönemdi. İlk yarı boyunca, Beşiktaş'ın iyi oynamadığını birçok kişi gibi ben de kalemime dolamıştım...
Bizler, Beşiktaş'ın kötü oynadığını yazıp, eleştirirken, Daum kazanmayı beceriyordu. Ve devre arasında Belek kampında bir gün Daum ile karşı karşıya geldik. Hemen yanındaki tercümanın kolundan tutarak, bana doğru yöneldi. Ve tercümanı aracılığı ile ardı ardına sorular sormaya başladı...
Ben bir teknik adam olarak futbolcularıma öncelikle bazı temel kavramları öğretirim. Ve daha sonra onlara her koşulda kazanma duygusunu aşılayabilirim. Ancak, belirli bir yaş düzeyine gelmiş futbolcularımın teknik kapasitelerini zorlayamam. Ve bununla zaman kaybedemem. Yani, şov gibi bir lüksle uğraşmam. Eğer, kazanıyorsanız, kazanmayı aklınıza koymuşsanız, bu çabada ve emekte mutlaka güzel değerler vardır. Aradığınız güzel futbolu işte bu değerlerde arayın... Mutlaka bulursunuz.
İşte, Daum gerçeği. Onu veya F.Bahçe'yi eleştirirken, yukarıdaki satırları hatırlayın...
VE turumuzu Beşiktaş ile sürdürüyorum. Herkes Trabzonspor maçındaki Beşiktaş'ı çok beğendi. 5 gol atmayı beceren bir takımı beğenmemek mümkün mü?
Ancak, Beşiktaş'ın farklı değerlerini bildiğim için ilk 30 dakikalık oyunundan pek keyif alamadım. Ve ısrarla Beşiktaş'ın özüne dönüş dakikalarını bekledim.
Gollerden çok, Beşiktaş klasikleri beni ilgilendiriyordu. Ve İlhan Mansız'ın golünden sonra yükselen tempo, rakibi hırpalayan ve dağıtan korkunç bir baskı ve sahanın her noktasına yayılan Beşiktaş egemenliği.
İşte Beşiktaş'ın gerçek ve farklı kimliği bu gibi kavramlardan oluşuyor. Beşiktaş farklı kazansa veya yenilse de, hep Beşiktaş'ta alıştığım bu değerleri arıyor ve bekliyorum.
G.SARAY'ın Adana seferinde aldığı üç puanın ötesinde, gençlerin gösterdiği performans dikkatleri çekti.
Ancak, Fatih Terim'in sözleri hepsinden ilginçti...
Bundan böyle bu takımda yüreğini ateşe veren oynayacak. 2000 yılında nasıl bir takım yarattıysak, aynı takımı herkes tekrar görecek...
Ve Fatih Terim, bu takımın doğuşunu da zamana bırakıp, sözlerini şöyle noktalıyordu...
‘‘Hepimizin beklediği G.Saray yavaş yavaş ortaya çıkacak.’’
Ve Terim'in hemen çeşitli yorumlara neden olan bir başka açıklaması vardı...
Şampiyonluk kovalayan bir hoca değilim. Maalesef bir ara buna daldık.
Gerçekten çok ilginç bir açıklamaydı. Ancak, hemen ardından bir düzeltme geldi Terim'den...
Sözlerim yanlış anlaşıldı. Benim olduğum yerde iddia vardır. Mücadele vardır. G.Saray'ın bulunduğu her yerde de şampiyonluk iddiası vardır.