Beşiktaş'ın bir dönemine imza atan Gordon Milne'nin bir sözünü hiç unutmam.
İngiliz hoca, ‘‘Benim takımım 2 gol atıp, 2 gol yiyorsa, ben kaybedilen puanının faturasını savunmaya çıkarırım’’ derdi. Dün akşam ki puan kayıplarının sorumlusu da hiç şüphesiz Beşiktaş savunmasıydı.
Beşiktaş maça hücumu düşünerek başladı. Oyunu rakip yarı alana yıkmayı planlayan Daum'un sahaya sürdüğü on bir bu düşüncemi doğruluyordu.
ilk yarının 30'uncu dakikasına kadar, Beşiktaş sezonun en tempolu maçlarından birini oynadı. Fizik gücü ile rakibini kontrol edip, oyunu rakip yarı alana yıktı. Yüksek temposu ve kazanma hırsını ön plana çıkardı. Bu baskıda Denizlispor'un oyun planından çok, siyah beyazlı futbolcuların kükreyişi vardı.
Tümer'in sakatlığını Baya aratmıyor, Tayfur çok koşuyor, Tamer sağ kanatta arı gibi çalışıyordu. Ahmet Dursun - İlhan Mansız ikilisi ise, sadece arkadaşlarından ya da kanatlardan gelen topların dışında birlikte pozisyon üretmeye başlamışlardı.
PENALTICI KİM?
Ancak keyifle izlenen Beşiktaş ilk 30 dakikadan sonra durdu. Siyah beyazlı savunmanın özellikle sol kanadı aksamaya, adam paylaşımında hatalar yapmaya başladı. Bu hatalar sonucu birbirinin kopyası iki golü kalelerinde gördüler. Kolay goller yiyordu Beşiktaş.
Stavrum'u da sahaya süren ve golcü sayısını üçleyen Daum ise maça başladığı düşüncesini değiştirmiyordu. Beşiktaş saldırıyor, golü arıyordu. Kazanılan penaltı da bunun ürünüydü. Ancak maçın belki de dönüm noktasında en büyük hatayı Daum işte burada yaptı. Penaltıyı Tayfur yerine Ronaldo'nun kullanmasına izin verdi. Oysa Tayfur, Beşiktaş'ın ve milli takımın penaltıcısıydı. Sonuçta Beşiktaş 2 puanı kaybetti. Hem de maçı çevirebileceği pozisyonları bulmuşken.
Yazımı, Daum'un dikkatine sunacağım bir not ile bitireceğim. Beşiktaş, 90 dakika boyunca tam 16 korner atışı kullandı. İngilizlerin, ‘‘Yarım gol’’ diye tanımladıkları bu kornerlerden, Kartal pozisyon bile üretemedi.