Keşke yaramaz desydik?

BELKİ de yılların en sessiz ve patırtısız derbisiydi. Fırlatılan bir-iki ayran kutusu ve birkaç yumurta...

Saha içindekiler ise, tam anlamı ile birer centilmendi. Oyunu kurallarına göre oynadılar, birbirlerini incitmekten çekindiler.

Bu derbi G.Saray için bulunmaz bir fırsattı. Kimilerine göre, son şans... İşte G.Saray, böyle bir derbiyi kaybetti...

Ve yenilgiye çeşitli yorumlar geldi. Biri diğerlerinden çok farklıydı. G.Saray Teknik Direktörü Gerets, duyduğu acının isyanı ile hiç çekinmeden düşüncelerini seslendirdi...

Aptalca bir gole yenildik!

Tercümeyi yapan Erdal Keser, Gerets’in bu sözlerine sansür uyguladı. Ve seslendirmedi...

Ancak, Almanca bilenler, Gerets’in öfke ve acı karışımı bu sözlerini kolayca yakaladılar...

Aptalca bir gole yenildik.

* * *

MAÇ sonrası yorumlarda herkes, Gerets’in söylediği gibi G.Saray’ın kolay ve basit bir gol yediği görüşünde birleşiyordu.

Ve faturayı da Mondragon’a kesiyordu.

Ancak, madalyonun bir de diğer yüzü vardı. Ve bu bölümde eleştiri okları Gerets’e çevriliyordu. İşte, Gerets’i ilk Fener derbisinde yaralayan eleştri satırlarından bazıları...

4 G.Saray derbiyi orta sahada kaybetti. Bir F.Bahçe orta sahasına bakın, bir de G.Saray’ın. Yorgun bir Ergün Penbe. Fizik açıdan bitik bir İliç. Ve neden oynadığı bilinmeyen bir Hasan Şaş.

4 Ümit Karan gibi gol krallığına aday bir santrfor kenarda oturuyor. Ve G.Saray Hakan Şükür’ü köprü yapıp, çağdışı bir oyun felsefesi ve şişirme toplarla pozisyon kovalıyor.

4 G.Saray’ın gol umudu, sadece F.Bahçe savunmasının hatalarına ve şansa kalmıştı.

4 Gerets, orta sahanın yükünü gariban Saidou’ya bırakmakla ağır bir fatura ödedi.

4 G.Saray’ın tam 58 uzun top kullandığı bir maçı kazanması çok zordu. Gerets’in bunu düşünmesi gerekmez miydi.

Eleştiriler daha da uzayıp gidiyordu. Ve sonuçta herkes yine ortak bir düşüncede birleşiyordu...

G.Saray sadece yenilen aptalca bir golle kaybetmedi!

Derbiyi iyi yorumlayamayan Gerets de adeta yenilgiyi hazırladı...

* * *

F.BAHÇE Teknik Direktörü Christoph Daum, derbinin planını 3 ana konu üzerinde yoğunlaştırdığını söylüyordu.

1-Kaptığımız her topta çabuk ve dikine paslarla kaleye gitmek. Bunu bir hafta süresince hep çalıştık.

2-
Derbiye iyi konsantre olup, 12.galibiyeti alarak rekorumuzu kırmak.

3- Ve bu maçı gol yemeden tamamlamak.

Bana göre, derbi planının üçüncü maddesi, Christoph Daum’un gönlünde yatan aslandı...

Derbiyi gol yemeden tamamlamak.

İşte Daum, öncelikle bunu hedefledi. Beşiktaş derbisi ve deplasmanında olduğu gibi...

Önce tek puanı garantiye alacak bir oyun kurgusu düşündü. Sonrasını futbolcularının becerisine bıraktı.

Bu, derbilerdeki Christoph Daum klasiğidir.

Aynı klasiği deplasmanda oynadığı her iki derbide de sahneye koydu. Ve kazandı.

İster Daum’u alkışlayın, ister futbolcuları.

Aradaki fark 6 puana çıktı. Ve F.Bahçe Daum ile üçüncü şampiyonluğuna koşuyor.

Yahu, bu başarıda Daum’un hiç mi katkısı yok. Birkaç arkadaşa sordum. Mırın-kırın ettiler.

Aklıma, bir süre önce servisimizi ziyaret eden Sinan Engin’in, Daum için söylediği sözler geldi.

Bana Daum’un F.Bahçe’de başarılı olup olamayacağını sordular. Gözünüzü kırpmadan alın, bu ligi en iyi bilen yabancı odur dedim.

Sonra şöyle tamamladı konuşmasını...

Halt ettik söylemekle. Keşke yaramaz deseydik!

* * *

VE BEŞİKTAŞ, Sivas deplasmanından üç puanla ve iki kırmızı kart ile döndü.

Koray’ın gördüğü kırmızı karta bir itirazım yok.

Ancak, Ailton’un kırmızı kartına isyan ettim.

Gitti, Cem Karacan’ın en nazik yerine bastı tekmeyi.

Tekmenin bir mazereti olabilir mi? Hadi olabilir diyelim. .

Ama erkek adam, bir oyunda erkeğin erkekliğini hedef alamaz.

İşte buna bozuldum.
Yazarın Tüm Yazıları