SERGEN'siz bir oyunda Beşiktaş'ın böylesine sıkıntılar yaşayacağını pek düşünmemiştim... Ve bilinen değerlerini, klasik özelliklerini doksan dakikalık bir savaşta bu denli kaybedeceğini hiç aklıma getirmemiştim.
Özellikle ilk 45 dakikada orta sahayı bütünüyle Diyarbakır'ın egemenliğine bırakırken, Giunti ve Tayfur'un kayboluşuna hiç akıl erdiremedim. Kanatlarda Kaan Dobra ile Ahmet Yıldırım'ın oyunun hiçbir yönüne katkı yapmadan dolaşmalarını hayretle izledim.
Beşiktaş'ın tüm organları sanki felce uğramıştı. İşlemiyor ve hareket zorluğu çekiyordu. Pas hataları birbirini kovalıyordu. Savunma yandan ve karşıdan gelişen her rakip atakta adam ve alan paylaşımında inanılmaz bir beceriksizlik örneği sunuyordu. Diyarbakır golünde, Zago ve Ronaldo'nun rakibe sundukları pozisyon kolaylığı, savunmada yaşanan uyumsuzluğun en basit görüntüleriydi.
* * *
Lucescu, üç adam değiştirme hakkını kullanırken, Beşiktaş'ı ateşleyecek, skoru değiştirecek, pas kargaşasını giderecek birilerini arıyordu. Böyle bir ortamda Tümer'i oyuna almak için 70 dakika beklemenin anlamı neydi?
Doksan dakikalık oyun sürecinde, ilk pozisyonu ancak 80. dakikada yakalaması, Beşiktaş'ın dün yaşadığı çaresizliğin en çarpıcı görüntüsüydü.
Beşiktaş, yenilmezlik unvanını yitirirken, bu sonuçta Diyarbakır kadar kendi kimliğine sırt çevirmenin, konsantrasyon noksanlığının ve biraz da umursamazlığın rolü yok muydu?
İlhan Mansız'ı, Ahmet Dursun'u, sonradan oyuna giren Pascal Nouma'yı ve diğerlerini hiçbir maçta böylesine kolay teslim olan bir doksan dakika içinde görmedim. Ve görebileceğimi de hiç düşünmedim.
* * *
Yine Beşiktaş'ın imrenilen yanı, yani, ‘‘Takım olabilme’’ özelliğinin bu denli ihanete uğradığına hiçbir maçta rastlamadım.
Beşiktaş, dün Diyarbakır'da yitirdiği yenilmezlik unvanı için hiçbir mazeret üretmemeli. Hiçbir nedenin arkasına gizlenmemeli. Maç sonrası sevgili Lucescu'nun görüşlerine de hiç katılmıyorum. Hakem için söylediklerine de pek kulak asmıyorum.
Ve ısrarla yazıyorum... Beşiktaş kendi klasiklerine sırt çevirir, hele hele şimdiye dek her maçta yüreğinde yaşattığı kazanma duygularını tazelemekte gecikirse, sevenlerinin umutları bir başka bahara sarkar...
Unutulmasın, Beşiktaş 100. yılını yaşıyor. Ve sevenlerinin gözü şampiyonluktan başka bir şey görmüyor.