BOBO ve Holosko’nun kulübede oturduğu bir oyunda Beşiktaş bazı sıkıntılar yaşadı.
Kağıt üzerinde tek santrfor gibi görünen Nobre’ye Mustafa Denizli iki hücum arkadaşı seçmişti... Sağda Serdar Özkan, solda Tello...
Oyunun ilk bölümünde üç kafadar işin özünü kavramada ve uygulamada zorlandılar.
Birbirlerinden kopuk ve uzak oynayınca sahadaki sıkıntı tribünlere de sıçradı. Taraftarın ısrarla Bobo’yu istemesinin ve isyanının tek nedeni de Beşiktaş’ın hücumdaki silik ve etkisiz görüntüsünden kaynaklandı.
Tribünlerin sesini Tello’nun müthiş golü kesti. İşin zora gireceği dakikalarda bu gol, Beşiktaş için bulunmaz bir soluktu. Rahatladı da, farklı bir kimliğe mi büründü Beşiktaş... Yine aynı havadan çaldı!
Temposuz oyunda Yusuf Şimşek’in ayağına bakan... Tello’dan yaratıcı bir pas bekleyen... Nobre’nin çabasında karambol golü arayan bir Beşiktaş izledim ilk yarıda.
Serdar Özkan, koştukça çuvalladı. Cisse, oyuna pek karışmadı. Sivok’un oyun hevesi ateşli ama katkısı sınırlıydı.
* * *
DEVRE arasında kafama takılan ve beni düşündüren birkaç soruya yanıtlar aradım. Öncelikle Mert Nobre’ye...
Ve inandım ki, Nobre’nin hücumdaki yalnızlığı ancak Holosko veya Bobo’dan biriyle giderilebilir.
Bu alanda başka düzenleme aramak, bana bir fantazi gibi geliyor!
Bunu düşünürken Mustafa Denizli ikinci yarıya Holosko’yla başladı. Ve Beşiktaş’ta hücuma çıkışlar daha kolaylaştı ve sıklaştı.
Yusuf Şimşek, sanki gözetim altında bir suçlu gibi... Hata yapmaktan korkuyor, düşündüğünü oynayamıyor.
İkinci yarıda Beşiktaş ile birlikte o da rahatladı. Holosko’nun önüne attığı nefis pası sık sık tekrarlaması biraz zaman alacak. Bu süreyi kısaltmak ise Yusuf’a bağlı.
Değerini bilsin yeter!
* * *
BEŞİKTAŞ ikinci yarı pozisyon yönünden hiçbir sıkıntı çekmedi. Ancak, yakaladığı fırsatları değerlendirmekte beceriksizdi.
Beşiktaş kaçırdıkça akıllara hep Bobo geldi. Tribünlerin tezahüratı hiç dinmedi.
Oysa, kafama takılan asıl sıkıntı, savunmanın zaman zaman tekrarladığı basit hatalardı.
Tribünlerin ikinci bir golün peşine düştüğü dakikalarda, gözlerim ve dikkatim savunmanın üzerindeydi.
Doğrusunu söyleyeceğim, Antalyaspor’un kaçırdığı birkaç pozisyonu hatırlıyorum...