BEŞİKTAŞ'ın 10 dakika gibi kısa bir zaman diliminde yediği 2 golü hatırladıkca, çıldırıyorum...
Sadece 2 gole değil. Kimliğini kaybetmiş bir Beşiktaş'ın, dakika dakika tükenişini donuk bakışlarla izleyen kenar yönetimine de bozuluyorum.
Başka başka... Beşiktaş'ı plansız ve hesapsız, çözemediğim bir oyun düzeniyle Lazio'nun önüne atan Lucescu'ya da kızıyorum...
Ve soruyorum... Lucescu'nun oyun kurgusunda Niyazi'nin görevi neydi. Hangi bölgenin sorumluluğunu taşıyordu. Ve görev alanı nerede başlayıp, nerelere uzanıyordu?
Lazio'nun kontratak ustalığı herkesce bilinirken... Ve özellikle deplasman maçlarında rakibi nasıl çabuk yakaladığı, bir ders gibi dillerde dolaşırken... Lucescu'nun Niyazi'yi, hatta Ronaldo'yu erken bir gol için pervasızca hücuma şartlandırması yanlış değil miydi? Ve zaman zaman savunmayı iki adama emanet etmek, ne hatalı davranıştı. Belki de intihardı.
* * *
Anlayamadım... Ahmet Dursun'un nerelere ve ne amaçla koşturulduğunu bir türlü çözemedim. Genelde sağ kanatta çırpınırken gördüğüm Ahmet Dursun'un yeri, herhalde İlhan Mansız'ın yanı olmalıydı.
Bu ikili birlikte Beşiktaş'ın en güçlü silahı değil miydi? Öyleyse, bu ayrılığın anlamı neydi?
Beşiktaş'ı dün ilk kez komutansız bir ordunun dağınıklığında gördüm. Herkes gönlüne göre savaşıyordu. Ve savaş açtığı her bölgede de rakibe teslim oluyordu.
Hiçbir Beşiktaşlı futbolcu özelliğini kullanamıyordu. Ne Sergen'in golü, ne Pancu... Ne deli dolu İbrahim. Ne de kaptan Tayfur... Hiçbiri Beşiktaş'ı toparlayamıyordu. Ve Beşiktaş 40 bin coşkulu taraftarına bir azap gecesi yaşatıyordu.
* * *
Oysa, daha dengeli ve akıllı bir oyun kurgusuyla Beşiktaş, kafadan yıkıldığı rövanşta, umudunu son dakikalara kadar taşıyabilirdi. Rakibin ilk 10 dakikada attığı 2 gole karşı, Beşiktaş'ın oyunun genelinde kaçırdığı pozisyonları hatırladıkca, yenen kolay gollerin sorumsuzluğuna bir kez daha çıldırıyorum.
Avrupa defterini burada kapıyorum. Ve herşeye karşın sevenlerine bir yarı final rüyası yaşatan Beşiktaş'ı kutluyorum.
Ancak... Lige dönerken, dün geceki yanlışlarını da beraberinde taşımasının getireceği sıkıntıları, hemen hatırlatmak istiyorum.
Ve elde kalan tek kupaya, yani, lig şampiyonluğuna sıkı sıkıya sarılmalarını öneriyorum.