Hocam, bu ne stres!

BAKMAYIN, Mustafa Hoca’nın yüzünden hiç eksilmeyen gülücüklere... O gülücüklerin arkasına gizlemeye çalıştığı stres sanki sahadaki Beşiktaş’a da sıçramıştı.

Oyunun ilk dakikası dolmadan golü atacaksın... Ankaragücü’nün gardını düşüreceksin... Korkularından kurtulup oyuna ağırlığını koyacağına, maçın kontrolünü rakibe kaptıracaksın...

Bu gereksiz korku ve stres bir süre Beşiktaş’ı gerçek kimliğinden ve temposundan uzaklaştırdı. Ve yediği beraberlik golünden sonra Ernst’in attığı ikinci gol, Beşiktaş’ı adeta uçurumun kenarından aldı.

Sinirler gevşedi ve Beşiktaş’ın üzerindeki stres bulutu dağıldı. Yine de aradığı tempoyu yakalayamadı. Top genelde rakipteydi. Savunma bloğu oyuna hiç katılmadı. Sadece ceza alanına düşen toplarla uğraştı.

Böyle bir ortamda iş Yusuf Şimşek ve Tello’ya düşüyordu. Onlar da gerektiği gibi sahiplenemedi topu. Beşiktaş ilk 45 dakikada amaçsız koşan çocuklar gibiydi.

Hiç abartmıyorum, ilk yarının en etkili pası kaleci Rüştü Reçber’in degajından geldi. Ernst’e yaptığı 50 metrelik degajın dışında Beşiktaş’ın stres dolu ayakları iki pası bir araya getiremedi.

İlk yarının masa altı yapılmayacak olayı, Beşiktaş’ın yediği goldü. Kornerden gelen topu Murat Duruer’in kafasına bırakmak ve vuruş rahatlığı vermek, savunmanın hatasıydı.

Hadi, bunu da geçelim... Rüştü’nün ellerinden dönen topa hiçbir hamle yapmadan İglesias’a adeta pozisyon sunmak bir başka suçtu...

Lafın kısası, 2-1’lik skora karşın ilk 45 dakikalık oyunu ve tempoyu Beşiktaş’a hiç yakıştıramadım. Sadece herkes gibi Ernst’in golüne hayran kaldım.

* * *

BEŞİKTAŞın ikinci yarı performansı ilk 45 dakikadan da kötüydü. Geriye yaslanmaları, sadece skoru koruma düşünceleri, Beşiktaş’a beklenmedik bir son hazırlayabilirdi.

Mustafa Denizli’nin hamlesi zamanında geldi. Yusuf Şimşek ve Tello’yu kenara alarak Uğur İnceman ve Ekrem Dağ gibi iki dinamik adamı oyuna soktu.

Bu değişiklik Beşiktaş’ı silik, ürkek kimliğinden kurtardı. Holosko ile Bobo’nun hücum hevesi ve yüzdeleri arttı.

Bobo’nun attığı üçüncü gol de, bu sürpriz ama akıllı değişikliğin bir ürünüydü. Holosko-Ekrem Dağ ortaklığı topu Bobo’nun kafasına kadar taşıdı. Gerisi kolaydı...

Beşiktaş, böyle denemeleri oyunun geniş dakikalarına yaymalıydı. Bunu beceremedi. Bilemiyorum, G.Saray derbisini nasıl oynayacak?

Herhalde, İnönü’de seyircisi önünde daha farklı ve etkili bir tempo yakalayacak Beşiktaş... Bunun için de öncelikle stres denilen o illetten kurtulması gerekiyor.

Söylediğim gibi... Final haftaları Mustafa Hoca’yı da bir hayli etkilemiş. Ne kadar gizlemeye çabalasa, beceremiyor.

Yine de o ağır stres altında, gerekli ve sürpriz değişikliği düşünüp, oyunun kaderini etkilemesi alkışlanacak bir hamleydi.

Yoksa, Beşiktaş’ın Ankara seferinden ağır bir yara ile dönmesi işten bile değildi. Rüştü Reçber mi... İki kurtarış yaptı, maçın adamı oldu. Hatta, kahramanı da diyebilirim.

Yazarın Tüm Yazıları