SERGEN Yalçın ve İlhan Mansız'ın kenarda beklediği, Giunti ile Ronaldo'nun dinlenmeye alındığı oyunda, forma giyenler kazanma hırsıyla doluydu.
Sinan Kaloğlu ilk 11'de yakaladığı fırsatı iyi değerlendirmek için ilk 45 dakikayı hiç durmadan oynadı.
Koştuğu her bölgeden ceza sahasına bir pozisyon taşımanın çabasındaydı. Hiç yoktan yarattığı bir fırsatı direğe nişanlaması şanssız bir finaldi...
Acaba, topu bomboş bekleyen A.Hassan'a çıkarsaydı, olası bir golün yaratıcısı olmaz mıydı? Gözlerden kaçan bu bencil davranışında Lucescu'ya yakalandı. Ve ikinci yarıda makası yedi...
Beşiktaş'ta forma kapmanın ve kalıcı olmanın ne gibi koşullar gerektirdiğini zamanla öğrenecek genç Sinan...
Beşiktaş'ın ilk yarıda yakaladığı bir diğer pozisyonu A.Hassan kolayca harcadı. İlk yarıda iki ve ikinci yarının hemen başında İlhan Mansız'ın kullanamadığı bu net pozisyonlar, Beşiktaş'ı zora sürükleyen başlıca nedenlerdi...
* * *
Lucescu'nun İlhan Mansız'dan sonra Sergen Yalçın'ı da oyuna alması, gerekli bir değişimdi.
Kaybetme korkusu yüreklere yerleşince, Chelsea maçı unutuldu ve Lucescu tüm kozlarını sahaya sürdü.
Beşiktaş'ın tek kale oynadığı oyunda, Giunti'nin yokluğu özellikle orta sahada hep hissedildi. Ve bu ayrılık Tayfur'un performansını da etkiledi. Giunti'nin Beşiktaş için taşıdığı değer, oyunun her dakikasında çoğalarak yaşandı.
Sol kanatta İbrahim gerçek kişiliğine ulaşmadan oyundan alındı. Hiçbir katkısı yoktu, zamanı ve ayağına gelen topları boşuna harcadı. Sağda Okan, Lucescu klasiğine ve direktiflerine uyarak, savunma ve hücumu birlikte düşündü. Ve hücuma pek zaman ayıramadı.
* * *
Beşiktaş'ı yine Sergen kurtardı. Attığı gol akıl doluydu. Lucescu'nun, ona tanıdığı ayrıcalığı anlıyorum. Varlığı Beşiktaş'ın oyun karakterine farklı bir kişilik getiriyor.
Ve Lucescu, çözemediği veya Beşiktaş'ın terlediği bir oyunda, Sergen'i sahaya sürerek ‘‘ŞAH’’ diyor. Ve Sergen de işi bitiriyor. Dün gece de böyle olmadı mı...