BEŞİKTAŞ taraftarının Dolmabahçe'ye yayılan çığlığı, Mircea Lucescu'yu tribünlere çağırıyordu...
‘‘I love you Luca’’
Bu sevgi çığlığının ve Lucescu ile tribün arasında doğan büyük aşkın elbette bir nedeni olmalıydı...
Oyun başladıktan sonra izlediğim Beşiktaş'ta, Luca üzerinde yoğunlaşan sevginin nedenlerini, tüm ayrıntıları kolayca görebiliyordum.
Özellikle ilk 20 dakikada olağanüstü bir performans sergiliyordu Beşiktaş. Hem fizik, hem de teknik açıdan mükemmel bir çizgi yakalamıştı.
Tempo çabuk ve süratliydi... İlhan Mansız ile Ahmet Dursun arasındaki uyum, her atakta yeni bir pozisyon ve fırsat zenginliği yaratıyordu.
Kanatlardaki Maldarasanu ile İbrahim'in oyuna ve hücuma katkıları üst düzeyde idi. Her iki kanat da bir makine düzeninde işliyordu. Maldarasanu belki de Beşiktaş'taki en etkili dakikalarını yaşıyordu.
* * *
Yasin, şimdiye dek en olumlu ve yüksek pas yüzdesini sergiliyordu. İlk 15 dakikada atılan iki golün ötesinde, kaçan iki net pozisyon ve diğerleri oyunun başlangıç bölümünde farklı bir skoru adeta müjdeliyordu...
Bir şey aklıma takıldı. İlk yarıda Beşiktaş'ta Sergen ve Tümer gibi lider özellikler taşıyan isimler yoktu. Yine de farklı kişiliği, Beşiktaş'ı sahanın her bölgesinde egemen kılıyordu. Beşiktaş ‘‘takım’’ özelliğini kullanarak, lidersiz de yaşayabileceğini adeta haykırıyordu.
İşte, taraftar bu Beşiktaş'ı yarattığı için Lucescu'yu seviyordu.
* * *
Ve oyunun final bölümüne Sergen'le başlıyordu Beşiktaş. Lucescu daha sonra, Giunti'yi oyuna alarak Beşiktaş'ı hücuma heveslendiriyordu.
Luca, bununla da yetinmeyip Pascal'a forma verirken, adeta kumar oynuyordu. Beşiktaş'ta tempo düşmüştü ve özellikle orta saha rakibe bırakılmıştı. Ve Beşiktaş tüm özelliklerini yitirerek, adeta rakibe teslim olmuştu.
Ve bir gerçek hemen sırıtıyordu. İlk 45 dakikayı lidersiz oynamasına karşın yüksek pas yüzdesiyle geçiren Beşiktaş, ikinci yarıda Sergen ve Giunti'nin varlığına rağmen iki pası biraraya getiremiyordu.
Bir takım güçlü ve farklı kişiliğini 45 dakikada ancak bu denli yitirebilirdi. Yine aklıma Lucescu geldi. Luca gibi deneyimli bir hoca da, beklenmedik değişikliklerle kolayca kazanacağı bir maçı bu kadar zora sokabilirdi.
Dün gece iki değişik Beşiktaş ve Mircea Lucescu izledim. İlk yarıda beğendiğim bu ikili ikinci yarıda hiç de hoşuma gitmedi.