İKİ değişik pencereden bakıyorum Milli Takımıma...
Perdesini araladığım ilk pencereden seyrettiğim Milli Takım'da basit gibi görünse de sağlıklı bir oyun kurgusunun, akılla donatılmış belirtilerini kolaylıkla fark edebiliyorum.
Sahanın bütününde rakibe nefes aldırmayan ve oynama rahatlığı vermeyen bir oyun planı... Müthiş bir pres ve hiç kaytarmadan, gönülden yardımlaşarak oynayan bir sistemin savaşçı askerleri...
Hemen bakışlarımı en hareketli ve etkili bölgeye kaydırıyorum. Orta sahadan çıkan uzun ve çabuk paslarla forvette pusuya yatan iki seri adam Serhat ve Arif'e yaratılan sürpriz pozisyonlar...
Bu sistem her iki yarıda da noksansız tıkır tıkır işledi. Emre Belözoğlu'nun oyun etkinliğine bayıldım... Hiç durmadan ve koşarak sürdürdüğü fizik savaşa teknik becerisini de katarak verimli bir 90 dakika tamamladı.
Tugay'ın sade oyunu benimsemesini başkaları yadırgasa da, ben beğendim. Düşündüğünü, hiç abartmadan uygulayarak sorumlu ve de yararlı bir portre çizdi.
Yıldıray Baştürk'ün patlayacağı dakikaları sabırla bekledim. Topsuz bölgelere atacağı sürpriz deparlarla, yaratacağı boş alanların hesabını yaparak tatlı düşler kurdum. Beklentilerimin çoğunu bulamasam da, Baştürk'ün oyun disiplinine saygı duydum.
Arif-Serhat ikilisi inanılmaz bir uyum ve özveriyle oynadılar. Ceza alanı çevresinde rakibi şaşırtan ve aldatan koşularla, müthiş bir pozisyon bolluğu yaşadılar.
Ve bu pencereyi kapatırken, futbolcular kadar Milli Takımı Slovakya karşısında basit ama etkili bir oyun kurgusu ile sonuca götüren Şenol hocayı da alkışlıyorum.
***
Şimdi diğer pencereyi aralıyorum... Ve gördüklerimden inanılmaz bir keyif alıyorum. Maç öncesi bir yığın endişelerle doluydum. Onlar, dünya üçüncüsü bir ailenin fertleriydi... Ve her biri havalıydı... Üzerlerinde sıcak ve yoğun bir sevgi demeti vardı. Şımarsalar ve kaybetseler de, Seul'de yaşattıkları mutluluğun bir ömür boyu süreceğini biliyorlardı.
Oysa, oyunda geçen her dakika endişelerimi de alıp götürüyordu. Her biri olağanüstü kazanma hırsıyla doluydu ve sadece kazanmak gibi asil bir duygunun etrafında birleşmişlerdi. Harika oynuyorlardı ve ‘‘Takım’’ ciddiyetini, hiç kaybetmeden taşıdıkları sorumluluğu ortaklaşa paylaşıyorlardı.
Dün gece izlediğim Milli Takım için rahatlıkla şunları söyleyebilirim... Bu Milli Takım grubunda en az İngiltere kadar iddialıdır. Ve grup liderliğinin en güçlü adayıdır.