ELİMDEKİ 20 kişilik Milli Takım kadrosuna bakıyorum... Şenol Güneş, bir kaçı dışında herbirine Ekvador maçında forma giydiriyor ve görev veriyordu.
Bunların kimi, hafta sonunda Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde oynayacaktı. Kimi, yine Türkiye liglerinin yükünü taşıyacaktı. Ve yurt dışından gelenler de milli maçın terini atmadan, oynadıkları ülkelerin takımlarında lig savaşına katılacaklardı.
Ancak, taşıdıkları milli forma sevgisi onları farklı bir kişiliğe sürüklüyordu. Öncelikle milli maçın ciddiyetini önemsiyorlar ve yüreklerini oyuna koyuyorlardı. Şenol Güneş'in sahaya sürdüğü ilk onbirin oyun şeması 4-4-2 idi. Oyunu Tugay yönlendiriyor, tempoyu ayarlıyordu. Özellikle tek pasa özen gösteriyordu. Ogün lig maçlarından daha farklı bir performansla oynuyordu. Ergün yine teknik özelliklerini sergilerken, hücumda İlhan Mansız-Nihat ikilisine zaman zaman Mustafa İzzet de katılarak, kalabalık bir forvet mangası oluşturuyorladı. İlk yarıda attığımız beş net şutun herbiri skoru değiştirebilecek kadar etkiliydi. Kimi, kaleciye takıldı, kimi de kılpayı dışarıya gitti.
TEMPO YAVAŞLADI
İkinci yarıda daha değişik bir kadroyla oynuyorduk. Şenol Güneş'in, Tugay'ı kenara alması, takımın oyun düzenine hemen yansıyordu. Tempo yavaşlıyor ve oyun egemenliğini Ekvador'a kaptırıyorduk. Sahadaki kadro, ilk yarıdaki onbirden çok farklı bir performansla oynuyordu. Pozisyon üretmekte zorlanıyor, şut yüzdemiz de iyice düşüyordu. Bu yarıya damgasını vuran bir isim arıyorum... Gözlerim Yıldıray'a takılıyor. Ancak, öylesine etkisiz oynuyor ki... Sağda Tayfun'dan bir kükreyiş bekliyorum... Onda da aradığımı bulamıyorum. Fatih, sağdan ceza sahasına kadar iyi taşıdığı topları, her nedense kötü kullanıyor. Arif'in çabası, gereksiz telaşı yüzünden etkinliğini yitiriyordu. Ve yediğimiz gol, basit kademe hatasının örneğiydi... Tabela ve skorla hiç ilgilenmiyorum. Dün gece gördüğüm gerçek, milli formayı giyen herbir futbolcunun oyuna yürekten bir hevesle katılmasıydı. İşte dün gecenin sevindirici olayı da bu gerçekti.