TRİBÜNLER golün adını uzunca bir süre hiç ağzına almadı. Beşiktaş’ı telaşa zorlamadılar, bir teknik direktör edası ile oyunu anlamaya çalıştılar.
Görebildiğim kadar Ertuğrul Hoca onlardan daha heyecanlıydı. El-kol hareketleriyle ve zaman zaman da kulübeden fırlayarak futbolcularını uyarıyordu.
Bu dakikalarda Beşiktaş, cansız temposu ve uyuşuk adımlarla sahada dolaşır gibiydi...
İlk şutu ancak 18. dakikada attığını... Tek fırsatı Bobo’nun kafa şutuyla yarattığını... Ve yine tek pozisyon heyecanını Delgado’nun, İbrahim Üzülmez’in önüne yuvarladığı nefis pasta yaşadığını söylersem... Herhalde Beşiktaş’ın ilk yarıdaki halini anlamakta hiç zorlanmazsınız. Tribünlerin, ilk yarının son 15 dakikasındaki gole yönelik tezahüratı da kötü giden oyunda Beşiktaş’ı uyuşuk temposundan uyandırmaya yönelik bir uyarıydı.
Beşiktaş, taraftarın bu tatlı-sert ihtarına bir-iki atakla karşılık verdi. Sonra yine iyi uykular...
Hele hele, 43. dakikada Silva de Souza’nın Beşiktaş yarı alanını bir otoban rahatlığında kullanarak yarattığı bir pozisyon vardı. Korkusu herkes gibi hala yüreğimde... Hakan çıktı ve ayaklarına kapanarak bir golü önledi.
***
Bu satırlar Beşiktaş’ın ilk 45 dakikadaki portresiydi. Şimdi izin verin Beşiktaş’ın sevimli ve canlı yüzünü kelimelere dökeyim...
Oyunun ikinci yarısında farklı bir Beşiktaş sahne aldı. Tempo yükseldi, oyun çabuklaştı. Ve Beşiktaş boşa harcadığı dakikalar adına adeta özür diler gibiydi.
İşte bu, Kartal’ın gerçek kimliğiydi!
İkinci yarının hemen başında Tello-Delgado diyaloğu, sanki gelecek golün habercisiydi. Ve Delgado’nun ilk golünde Serdar Özkan’ın adrese teslim ortası, ortak bir golün tüm güzelliklerini taşıyordu.
Delgado, attığı ikinci golden sonra yaşadığı sevince bir ara öfkesini de karıştırdı. Yumruklarını sıkarak kısa bir şov yaptı.
Bunun anlamı asla kişilere yönelik bir davranış veya bir saldırı değildi. Sadece şimdiye dek beklediği patlamayı dün gece gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyordu Delgado...
***
Beşiktaş savunması, rakibe pozisyon vermedi. Söylediğim gibi böyle bir korkuyu sadece ilk yarının son dakikasında kalesinde gördü.
Zürih maçı hem onur, hem de para maçıydı. Ve aldığı sonuç, Beşiktaş’ı Şampiyonlar Ligi’ne taşıdı.
Hem de milyon Euroların uçuştuğu zengin bir diyara...
Laf aramızda şu sıralar Beşiktaş’ın da böyle zengin komşulara ihtiyacı vardı!