ÇOLUK çocuk ile derbiye çıkarsan ve topu da Fener’e kaptırırsan, yandı gülüm keten helva.
Derbi kaşar futbolcuların işidir. Onlar oyunun ve derbinin tansiyonunu ayarlar, gerekirse tempoyu düşürür, favorinin kafasını ve planını alt üst eder.
Gençler ise derbinin ağırlığını taşıyamaz. Kafası ile bacakları arasındaki uyum kaybolur. Kafa ve bacaklar ayrı telden çalar...
Bildiklerini unuturlar, oyundan kaçarlar, topla buluşmayı hiç istemezler. Yılın derbisinde G.Saray’ın iki genci Uğur Uçar ile Ferhat Öztorun’u izlerken, aklıma F.Bahçe-Beşiktaş maçı geldi.
Uğur ile Ferhat’ın girdiği strese, Beşiktaşlı genç Mehmet Sedef de yakalanmıştı.
Ayağına gelen her topu rakibe atıyordu Sedef. Bir ara Tümer Metin yanına yaklaştı, bir şeyler söylemeye başladı. Azarladığını düşünerek bozuldum Tümer’e...
Yanıldığımı sonra anladım. Arkadaşlar anlattı, işin rengi başkaymış. Mehmet Sedef’e demiş ki...
Oğlum, biraz rahat oyna. Heyecandan kaskatısın. Biz burada F.Bahçe’ye 6 yıldır yenilmiyoruz. Bu stresin anlamı ne?
Tümer Metin’in bu sözleri bile Mehmet Sedef’i stresten kurtaramadı. Ve Jean Tigana genç Mehmet’i çekip aldı oyundan.
Dönüp dolaşıp, lafı G.Saray’ın iki genci Uğur ile Ferhat’a getirmek istiyorum.
Onlar da Mehmet Sedef’in F.Bahçe-Beşiktaş maçında yakalandığı stresin bir benzerini F.Bahçe-G.Saray derbisinde yaşadılar.
Ve Gerets, elleri ile yetiştirdiği bu iki fidanı, Kadıköy’de kurtlar sofrasına atarak gencecik beyinlerini alt üst etti. Büyük bir SUÇ işledi...
Sevgili İlker Yasin’in maç kritiğindeki Gerets ile ilgili şu satırlar gözüme takıldı. Diyor ki...
Savunma adamlarından birinin yaşı 17, diğerinin 18. Maç başladıktan sonra bu adam dalga mı geçiyor diye düşündüm.
Ve yazıyı şöyle noktalıyordu Yasin...
Cahilin cesareti bu kadar olamaz!
Dilerim, G.Saray derbiden sonra bu iki genci de kaybetmez.
* * *
Daum, F.Bahçe’ye son yılların en büyük derbisini kazandırdı. Bir beraberlik bile G.Saray’ı hedefe ulaştırabilirdi.
Daum, buna fırsat vermedi.
Büyük finalin hazırlıklarına haftalar öncesi başladı Daum...Düğümün bu maçta çözüleceğine inanıyordu. Kolları sıvadı ve işin peşine düştü.
3Başkan Aziz Yıldırım’ın kapısını çalıp, Deniz Barış’ın işini halletmesi için adeta başının etini yedi. Final haftalarında Barış’tan yararlanmak istediğini defalarca tekrarladı.
3Ve Başkanı, G.Birliği’ne 1 milyon Euro ödemeye ikna etti. Deniz’e de derbide forma vererek, sürpriz bir çıkış yaptı.
3Ligin ikinci yarısından bu yana ilk onbire hiç soyunmayan Selçuk Şahin’i sahaya sürdü.Ve kafaları karıştırdı.
3Anelka’yı hafta boyunca motive etti. Taktiksel düşüncelerini ona da anlattı. Ve böyle bir yıldızı kırmadan, küstürmeden ve de heyecanını diri tutarak kenarda bekletti. Sonra oyuna alarak son darbeyi vurdu.
3F.Bahçe’yi, her yönü ile derbiye hazırladı. Ardı ardına 35 isabetli pas yaptıktan sonra gole ulaşan F.Bahçe, Süper Lig’de yeni bir rekora imza attı. Barcelona, 2001-2002 sezonunda Liverpool ile oynadığı Şampiyonlar Ligi maçında 74 pastan sonra golü yakalayarak dünya rekoru kırmıştı.
Evet, belki de dünyanın kazanırken en çok eleştirilen teknik adamı Daum, derbideki müthiş performansı ile bazı kozlar da yakaladı.
F.Bahçe böyle bir teknik adamla sezon sonunda yeniden pazarlık masasına oturacak.
Ne zor değil mi?
* * *
DERBİDEKİ sonuca rağmen lig yine devam ediyor.
Ve kimse F.Bahçe şampiyon oldu diyemiyor.
Hafta sonu Avni Aker’deki Trabzon-F.Bahçe maçında yeni bir final heyecanı yaşanacak. Şimdi akıllara bazı sorular geliyor...
F.Bahçe, bu dalgayı da atlatırsa ligin rengi belli olur mu?
Bu maçın skoruna göre, Beşiktaş-G.Saray derbisi önemini yitirir mi?
Ya da düşme potasındaki Denizlispor, son haftada F.Bahçe’ye, ŞOK bir sonuç yaşatabilir mi?
Bu soruların yanıtını bulamayan, şampiyonun adını da söyleyemez!