ÇİRKİN oyun canımı sıktı, oyalanacak ve beni maça döndürecek bir şeyler aramaya başladım.
Bir süre boş gözlerle sahayı taradım. Ve birkaç dakika sonra aradığımı yakaladım.
İbrahim Akın’ın başlattığı her atak ve pozisyonda Ailton adeta çıldırıyordu. Ailton’un elleri-kolları hep havadaydı. Ve İbrahim Akın’dan gelecek pası bekliyordu. Özellikle ilk 45 dakikada İbrahim’in bencilliği fıtık etti Ailton’u... Herhalde ayağına gelen topları başkalarına vermeye kıyamadı. Ve her fırsatta şut atmayı denedi.
Hiçbiri de kaleyi tutmadı. Tutsaydı, ilk yarı golsüz beraberliğin kısırlığına bürünür müydü...
Bir ara düşündüm. Beşiktaş’ın bu çirkin oyununu herhangi bir nedenin arkasına gizleyebilir miydim?
Aklıma oynamayan 8 sakat futbolcu geldi. Çoğu da kafa isimler... Hemen sahadaki futbolculara baktım. Oynamayanlardan aşağı kalır tarafı yoktu. Kleberson, Ailton, A.Hassan, Koray Avcı, Ali Tandoğan, kalede Cordoba ve hep daha iyi olacak diye beklenen İbrahim Akın...
Öyleyse, çirkin oyuna oynamayanlar da bir neden olamazdı. Belki bir mazeret gibi düşünülebilirdi...
* * *
Düşündükçe bazı terslikleri de görmeye başladım. Ali Tandoğan’ın oyuna girmesinden sonra A.Hassan’ı, Ailton’un yanına göndermek daha akılcı bir davranış olmaz mıydı...
Ve Beşiktaş’ın hücum durgunluğuna bir etkinlik ve hareket getirmez miydi?
Çirkin oyun sürüp giderken, bu sorular hep kafamı kurcaladı. Ve bir gerçek yine karşıma dikildi. Beşiktaş, bu kaosta en sağlıklı adamı Kleberson’u da kaybediyor. Kötü oynadığını söyleyemem. Ancak, sevdiğiniz ve beğendiğiniz Kleberson gibi değildi.
Beşiktaş, bu çirkin oyundan ne zaman mı kurtuldu... Mehmet Ekşi, İbrahim Akın’ı sol kanada çekti, Veysel’i Ailton’un yanına koydu. Beşiktaş’ın oyun ve hücum rengi değişti.
Ve A.Hassan’ın golü... 30 metreden attığı gol, gerçekten 90 dakikanın tüm çirkinliklerini unutturacak kadar güzeldi.
Ama ben, nefis gole ve 3 puana rağmen yine de Beşiktaş’ın oynadığı çirkin oyunu unutmayacağım ve eleştireceğim.