Çarptı mı bayıltır

Norveçli futbolcu, yavaş yavaş nesli tükenen iri-kıyım santrfor tipinin dünyadaki en genç kalıntısıdır. Norveçliler Carew için ‘Öküz gücü-iyi adam’ diyor. Valerenga ve Rosenborg’da şahane oynadı. Avrupa’daki notu ise vasat...

JOHN ALİEU CAREW... 25 yaşında 1.95’lik sevimli bir dev. Bastığı yerden ses getirir. Hele hele, hız yaparken çarptığı rakibe Allah kolaylıklar versin.

Bir Valencia idmanında, takım arkadaşını bir omuzda kale direğine yapıştıran Carew, bir suçlu gibi bir köşeye çekilir. Sessizliği teknik direktör Rafael Benitez’in ağzından dökülen kelimeler bozar...

Hayatımda gördüğüm en feci trafik kazası!

Carew,
yavaş yavaş nesli tükenen iri-kıyım santrfor tipinin dünyadaki en genç kalıntısıdır. Norveçliler, Carew için ilginç bir benzetme yaparlar...

Öküz gücü-İyi adam!

Özellikle rakip alanda müthiş süratlidir. Uzun fuleleri ve inanılmaz sprintleri ile rakip savunmaların canına okur.

Yine de onun ideal bir santrfor olmadığı görüşünü savunanlar vardır!

Rafael Benitez, Carew’
in, Valencia’ya transferi için yönetime baskı yaparken, Norveçli devi yere göğe sığdıramıyordu...

Tam aradığım santrfor tipi.

Oysa, bir yıl sonra aynı teknik adam, özür dileyerek yanıldığını haykırıyordu...

Carew, beni hayal kırıklığına uğrattı!



YİNE de Carew, bir teknik adamın iştahını kabartan değişik özellikler taşır.

Sahanın her noktasını dolaşan Norveçli’nin nerede neler yapacağı belli olmaz.

Özellikle kenarlardan taşıdığı toplarda bayağı etkilidir. Ve rakip savunmanın rahat oynamasına izin vermez. Ve gücünün tükendiği yere kadar baskı yapar.

Her teknik adamın bir gözü hep Carew’in üzerindedir. İyi veya kötü oynasın, başıboş bırakmaya gelmez...

Carew, tansiyonu yüksek maçlarda hemen sinirlenir. Rakibin sert davranışları Carew’i çileden çıkartabilir. Ve kart görmemek için hemen hakemin adaletine sığınır. Şikayetini bildirir...

Valencia’da santrfor mevkiinde bekleneni veremeyince, Benitez, Carew’i sağ çizgiye çekti. Ve Carew bu bölgede daha başarılıydı.

Carew,
ülkesinde Valerenga ve Rosenborg’da yakaladığı üstün performansı, Valencia ve Roma’da tekrarlayamadı.

Norveç’in kralı, Avrupa’da vasat bir santrfordu!

Aşağıdaki tablo da bunun en belirgin göstergesi değil mi?

1998-99 Valerenga 24 maç 11 gol.

1999-00 Rosenborg 20 maç 15 gol.

2000-01 Valencia 44 maç 14 gol.

2001-02 Valencia 21 maç 1 gol.

2002-03 Valencia 46 maç 12 gol.

2003-04 Roma 26 maç 7 gol.

İspanyol gazeteciler, Carew’in 4-4-2 düzeninde daha başarılı olabileceği görüşünü savunuyorlar.

DHA İspanya muhabiri Mehmet Çiftçi de aynı görüşü paylaşıyor. Ve diyor ki...

Del Bosque de bunu düşünerek, Carew’in transferini onayladı.

CAREW
’in duygusal kişiliği, performansında beklenmedik sıçramalar yaratabilir. Teknik direktörünün veya takımının kendisine gerek duyduğu maçlarda Carew’in performansı bir anda artabilir.

Ve beklenmedik bir anda mükemmel oynar.

Menajer Ceylan Çalışkan, onun duygusal yönünü bir örnekle şöyle anlattı...

Roma’da Carew ile buluştuk. Bir restaurantta yemek yedik. Transferini konuştuk. Daha sonra otelde odalarımıza çekildik. Gece yarısı müthiş bir başağrısı ile uyandım. Carew’in odasına telefon açtım ve bir ilaç istedim. O saatte, otel personelini seferber etti ve benim için Roma’da ilaç arattı. İlacı içtikten sonra daldım, bir telefon beni tekrar yatağımdan fırlattı. Telefonda Carew’in sesi...

İyileştin mi? İstersen doktor çağırtayım?.

Böylesine duygusal bir insan. Kuzey’in sıcak Güney’lisi gibi!

BİR GERÇEK... Carew, Türkiye’de gündem yaratacak. Bir gün attığı golle manşetlere sıçrayacak. Bir başka gün yarattığı hüsranla...

Bir gün onu bir magazin dergisinin kapağında göreceksiniz. Kulağında küpeler, kolunda bileziklerle değişik bir Carew tipi...

Bir başka gün, yolda saçlarını tamamen kestirmiş ya da rengarenk boyatmış Carew’i görüp, bir hayret çığlığı atacaksınız.

Bekar olduğuna göre, kolunda bir hatun ile bar çıkışı karşı karşıya gelip, ardından dedikodusunu yapacaksınız.

Tıpkı İspanya’da olduğu gibi, onu hep karşınızda göreceksiniz!.

Ve Beşiktaşlılar belki de Pascal Nouma’da yaşadıkları coşkuyu, Carew’in kişiliğinde tekrarlayacaklar.

Örneğin, bir gol sonrası Pascal’ın tribünlere yaptığı yumruk şovun benzerini Carew’de de görecekler.

Ve Beşiktaş tribünü ile Carew arasında sıcak bir diyalog doğacak.

Carew’
in bir özelliği de fizik yapısında, yani, kilosundaki beklenmedik iniş-çıkışlar.

Çok kısa sürede inanılmaz ölçüde kilo alıp vermesi... Bu da Carew’in performansını zaman zaman etkiliyor. Özellikle devre araları ve sezon sonu tatili, Carew’in fiziğine gözle görülür bir farklılık getiriyor.

Dev adam, daha da devleşiyor!

VE
konuşulan- yanıt bekleyen bir soru...

Carew, Del Bosque’nin transfer listesinde yer alıyor muydu?

Kimse buna net bir yanıt vermiyor. Kimine göre, Del Bosque, Hasselbaink’i istiyordu. Olmayınca, yönetimin gözdesi Carew’de karar kıldı. Üstelik, bu transfer için araya girdi, ağırlığını koydu.

Carew’i, HÜRRİYET İtalya Muhabiri Reha Erus’a da sordum. Kısa bir özetini yaptı...

Boş alanlar bulduğu an, uzun ve hızlı fuleleri ile tehlike yaratabilen bir tip. Beşiktaş, onun stiline göre oynarsa, Carew daha etkili olabilir. Egoist değil. Top ayağında iken, en iyi pozisyondaki arkadaşını arar ve topu önüne yuvarlar.

Erus,
konuşmasını şöyle noktaladı...

Roma’ya geldi, zaman zaman iyi oynadı. Ama bir iz bırakmadı.



HÜRRİYET Gazetesi Kopenhag Muhabiri sevgili dostum Ünsal Turan, Carew’in Norveç’te olağanüstü bir sükse yaptığını hatırlatırken, satırlarına ilginç notlar da sıralıyor...

Carew’in Avrupa’ya gidişinin bir nedeni de bazı ırkçı taraftarların siyahi futbolculara karşı tavrıdır. Maç esnasında ağır küfürler ve zaman zaman tükürmelere kadar giden çirkin davranışlara, Carew tipinde bir kişi göz yumamazdı. Bu da onu Norveç’ten kaçırdı.

Ve yine Ünsal Turan’ın gönderdiği bilgilere bakıyorum. Bir gazetenin Carew için attığı başlık gözüme takılıyor...

Futbol Tanrısı!

Yazıda, Carew’in Norveç futbolundaki konumu işlenirken, çevresinde müthiş bir hayran grubu olduğu da söyleniyor. Ve yazı şöyle noktalanıyor...

Genç kızların sevgilisi!



Carew anketlerde, Beşiktaşlı taraftarlardan en çok oy alan futbolcuydu. Laf aramızda benim de oyum Carew’den yanaydı. Onu iki kez izledim. Biri Norveç’te diğeri İnönü Stadı’nda... Savaşçı kişiliğinden ve özellikle heybetinden etkilendim...

Ceza alanında, gecekondu mahallesinde yükselen gökdelen gibi duruyor...

Carew,
Beşiktaş tribünlerinin yıllardır özlemle aradığı santrfor tipidir.

Yine de bir tiyo verebilirim...

Beşiktaş, onun yanına bir santrfor daha transfer ederse, hiç şaşırmayın!

YARIN: FABİANO
Yazarın Tüm Yazıları