BÖYLE bir yenilgiyi hiçbir hoşgörünün ardına gizliyemiyorum. Berbat ve çamur bir sahanın Beşiktaş’ın tüm teknik özelliklerini çamura gömdüğünü söyleyebilirim.
Yine kötü saha koşullarının Beşiktaş’ın oynama isteğini etkilediğini de düşünebilirim. Ve son 30 dakikalık bir bölümde 10 kişi ile savaşmanın yüklediği sıkıntıları da hatırlayabilirim...
Ve Beşiktaş’ı bir çamur deryasında yenilgiye sürükleyen diğer seçenekleri de tartışabilirim.
Yine de yaşanan bu facianın sorumlularını hiçbir hoşgörünün arkasına saklayamam.
Hani, Beşiktaş kadro zenginiydi... Eğer geniş bir futbolcu ordusunda her türlü saha koşullarına uyum sağlayacak bir onbiri sahaya süremiyorsan...
Ve yine berbat bir sahanın zorluklarını hafifletecek teknik ve taktiksel bir plan yapamıyorsan...
Böyle bir yenilgi için özür bile dileyemezsin!
Geçiyorum oyunun teknik yönlerine... Tigana, yenilgi için neler düşünüyor, bilemiyorum... Ancak, kafamı kurcalayan bazı sorulara yanıt arıyorum...
Uzun süredir oynamayan ve sadece birkaç idman şansı yakalayan Bobo’yu böylesine ağır bir sahada oynatmanın anlamı neydi?
Yine aylardır sahalardan uzak Tayfur Havutçu’yu çamur deryasının içine atmak, bir macera aramanın ötesinde ne olabilirdi.
İkinci yarıda oyuna giren Sergen ile Kleberson’un ağır sahada Beşiktaş’a yarar sağlamaları mümkün müydü?
Oyunun rengi ilk 45 dakikada belirlenmişti.Rakip yüzde 55 oranında topa sahip olma gibi yüksek bir rakama ulaşırken, Beşiktaş sadece yüzde 45’lik bir oranda kalmıştı. Bu da oynayanların saha koşullarına uyum sağlayamadığını gösteren bir gerçek değil miydi?
Beşiktaş, bu maça nasıl motive oldu bilemiyorum. Ancak, bu yönde de bazı noksanlıklar gördüm. Bu arada, İnegölspor’un oyun düzeni ve karekteri saha koşullarına nefis bir uyum sağlarken, Beşiktaş kenar yönetiminin hiçbir önlem almaması, yanlışlar zincirinin bir başka halkasıydı.
Evet, bu yenilgiyi hiçbir hoşgörünün arkasına gizliyemiyorum. Beşiktaş, tarihinin en acı yenilgilerinden birini İnegöl’de yaşadı. Buna büyük facia diyorlar...
Ben ise, Beşiktaş’ın büyük bir suç işlediğini söylüyorum...