DEL BOSQUE’nin sahaya sürdüğü onbir, hangi taktiksel planın ürünüydü hiç anlayamadım.
Tümer Metin ve Sergen Yalçın ikilisi ile bir hücum mangası oluşturmak, hangi yaratıcı felsefenin girişimiydi hiç çözemedim.
Sol kanatı Juanfran’ın ağır adımlarına bırakmak, bu bölgeye ölü toprağı dökmekten öte ne olabilirdi?
Bir teknik adam, sahaya ancak böylesine yanlış bir kadro sürebilirdi...
Del Bosque bunu yaptı!
Bir teknik adam, oyunu ancak böylesine şaşkın bakışlarla seyredebilirdi...
Del Bosque bunu da becerdi!
Sevgili Del Bosque’nin, Parma’yı gerektiği gibi araştırdığına da inanmıyorum... Ya da çözemediğini düşünüyorum.
Bu kadro, Parma’nın çabuk ve yüksek temposuna dayanamazdı. Sahanın her noktasında uyguladığı baskıya karşılık veremezdi.
Parma, oyunun her dakikasında Beşiktaş’ı hatalara zorladı. Ve Beşiktaş’ın düz kadrosu ile istediği gibi oynadı.
* * *
İlk Parma golünde Beşiktaş savunması Gilardino’yu nasıl gözden kaçırdı gördünüz...
Fatih Sonkaya’nın ne kolay bir penaltıya neden olduğunu seyrettiniz...
İkinci Parma golünde, Beşiktaş savunma ailesinin şaşkınlığına hep birlikte kızdınız.
Ve Parma’nın son golünde, Degano’nun hiç bir müdahale ile karşılaşmadan topa ne de rahat vurduğunu üzülerek izlediniz...
Allah aşkına, Beşiktaş dakika dakika erirken ve son umudu UEFA’dan adım adım uzaklaşırken, sevgili Del Bosque nerelerdeydi?
Beşiktaş bu maçı, oyuna başlamadan kaybetmişti. Yanlış kadro, taktiksel hatalar ve birbirini kovalayan yanlışlar, Beşiktaş’ın bir üst tura çıkmasını engelledi.
* * *
Beşiktaş, bir beraberlikle turu kurtaramaz mıydı? Athletic Bilbao’nun Standart Liege’i yenmesi, Beşiktaş için beklenmedik bir şans değil miydi?
Elbette bulunmaz bir fırsattı. Bunu da beceremedi Del Bosque. Beşiktaş değil Del Bosque beceremedi.
Del Bosque’yi ne kadar seviyorsam, o denli kızıyorum...