Biri var ki!

LİG molasının Beşiktaş'a tekrar kazandırdığı değerleri herkes gibi keyifle seyrediyordum. İdeal kadrosuyla oynamanın alışkanlığı ve tazelenen fizik ve moral değerler, bakın İnönü Stadı'na nasıl bir Beşiktaş getirdi...

Her bir futbolcu yüksek oyun temposuna aynı ölçüde katılıyordu. Beşiktaş'ın değişmez klasiği yardımlaşma ve özveri sahanın her noktasında noksansız uygulanıyordu. Giunti'nin fizik açıdan yakaladığı nefis performans final haftalarında Beşiktaş için ne büyük bir avantaj...

Tek pas ve çabuk oynama isteğinin yarattığı fırsat zenginliği, Beşiktaş'ı oyunun her dakikasında yeni bir pozisyona sokuyordu. Sergen'in engin zekasıyla başlayan ve teknik becerisiyle olgunlaşan ataklar, ilk yarıda rekor düzeye ulaşıyordu.

İbrahim'in Beşiktaş için ne kadar gerekli olduğu herhalde anlaşılmıştır. Sol kanattan geliştirdiği atak sayısını bir süre saydım, sonra ipin ucunu kaçırdım. Ben yoruldum, İbrahim hala koşuyordu...

Sağ kanatta Kaan Dobra'nın oyunun her iki yönüne, yani, hücum ve savunma aksiyonlarına aynı yürekle katılması, Beşiktaş'a bu bölgede ayrı bir canlılık getiriyordu. Beşiktaş'ta hep eleştirilen kanatlar dün gece adeta makine düzeninde çalışıyordu.

Beşiktaş'ın geneline bakıyorum... Gözüm Tay-

fur'
a takılıyor. Sıfır hata ile oynuyor kaptan...

Ronaldo ve Zago'dan top sekmiyor. Üstelik, hücuma katkıları ve istekleri üst düzeyde. Biliyorum... Pascal için yazacaklarımı bekliyorsunuz. İyi diyemem... Ancak, iyiye gideceğine kefilim.

Dün gece özlenen klasiklerini tekrar yakalayan bir Beşiktaş seyrettim. Ancak, içlerinden biri beni fazlasıyla etkiledi. 60 dakika sahada kaldı, sonra Lucescu onu kesip aldı oyundan... Evet, Sergen gitti, benim de Beşiktaş'ın da keyfi kaçtı...
Yazarın Tüm Yazıları