EYLÜL ayı sonlarıydı... Sevgili Lucescu ile bir söyleşide Beşiktaş'ı tartışıyorduk.
Söylediklerini dün gibi hatırlıyorum. Sorunları tek tek anlatırken, yine de gelecek için ümit dolu cümleler sıralıyordu. Ve hiç çekinmeden bir de tarih veriyordu Lucescu...
Özlenen Beşiktaş'ı kasım ayı ortalarında sunacağını net başlıklarla adeta haykırıyordu...
Dün gece ilk yarıda izlediğim Beşiktaş, Lucescu'nun eylül ayındaki tarifine aynen uyuyordu. Öncelikle ‘‘takım olabilme’’ gibi önemli bir kavrama sıkı sıkı sarılıyordu Beşiktaş... Yardımlaşmayı geniş alanlara taşıyarak, sahanın her bölgesinden rakibe saldırıyordu. Tempo yükseldikçe, Beşiktaş'ın etkinliği de artıyordu. Nefis bir Beşiktaş izliyordum.
***
Kötü oynayan yoktu Beşiktaş'ta... Ancak, biri farklı işler yapıyor ve oyuna estetik getiriyordu. Bakışlarımı uzunca bir süre Pascal Nouma'ya sapladım. Olağanüstü bir hevesle oynuyordu. Adeta yerinde duramıyordu. Çevresi ile inanılmaz bir diyalog kurmuştu. Paslaşıyor, çalım ve şut atıyor, amansız bir fizik savaşım veriyordu... Dün gece gördüklerim, sanki Pascal'ın dönüşünü müjdeliyordu.
Diğerlerinin de ilk yarı performansı Pascal'a benziyordu. Ahmet Yıldırım'ın son haftalardaki başarı grafiği çıkışını sürdürüyordu. Ve Zago, hücum ile savunma işlevlerini aynı hevesle oynuyordu.
Pancu'yu farklı yorumluyorum... Yüklendiği görevi sahanın her noktasında korkunç bir enerji tüketimiyle eksiksiz uyguluyor. Böylesine yürekten oynayan birine pek rastlamadığımı unutmadan hemen söylemek istiyorum.
***
Şimdi geliyorum oyunun final bölümündeki Beşiktaş'a... İkinci yarıdaki oyunda aynı tadı bulamıyordum. Tempo düşüktü, pas hataları birbirini kovalıyordu. Davranışlar, ilk yarıdaki ciddiyetten uzaktı. Herkes kendi başına oynar gibiydi... Riskli hareketler zaman zaman kulübedeki Lucescu'yu bile çileden çıkartıyordu.
Ve İlhan Mansız, oyundan çıkarken alkışlanıyordu... Bir ara düşündüm. Bu alkışların bir anlamı olmalıydı. Ve hemen yakaladım...
Tribünler, kendini sadece oyuna veren, agresif çirkinliklerden arınan İlhan'ı alkışlıyordu...
İlhan Mansız'ın bu halini herkes gibi ben de beğendim. Ancak, aynı şeyleri Beşiktaş için söyleyemeyeceğim. Dün gece ilk 45 dakikadaki oyunu ağıza çalınan sadece bir tadımlık balmış.