Bir bildiğin mi var!

YEDİĞİ halttan sonra atılacak penaltıyı beklerken yaşadığı acıyı... Penaltının kaçması için dudaklarından dökülen duaları ... Ve o an kalp atışlarındaki ritm bozukluğunu... Herbirini hisseder gibiydim.

Aslan gibi bir delikanlı sanki bin yıl yaşlanmıştı.

Yanımdaki bir meslektaşım, bana doğru eğilip öfke ile seslendi...

Şu Çağdaş’ın yaptığını gördün mü?

Gözlerimi penaltı noktasından ayırmadan fısıldadığımı hatırlıyorum.

Sen Çağdaş’ın çektiği acıyı görebiliyor musun?

O an Çağdaş ile aynı hisleri yaşadım, benzeri duyguları paylaştım. Ve bir ara maç kritiği yazımdan Çağdaş’ı karalayan satırları bile çıkarmayı düşündüm.

Seyircinin tepkisi Çağdaş’ı daha da bozmuştu. Maçtan sonra kafasını elleri arasına alarak İnönü’nün çimlerine diz çöküşü, dramatik bir sahnenin son perdesiydi.

Sonra gazeteye geldim. Ve sayfaya bir göz attım. Çağdaş Atan, Beşiktaş-Malatya maçının da üzerine çıkmıştı.

Haberi bir çırpıda okudum. Her cümlede bir isyanın çığlıkları vardı. Ancak biri beni bir anda Çağdaş’tan kopardı ve ayırdı.

Beşiktaş bu kafa ile 10 yıl daha şampiyon olamaz.

Çağdaş,
100 yıllık bir camiaya 10 yıllık bir ömür biçiyordu. Beşiktaş etiğini hiçe sayarak, boyundan büyük laflar ediyordu...

Biraz önce duygularını, acılarını paylaştığım Çağdaş, şimdi karşımda bir suçlu gibi duruyordu. Ağzımdan iki kelime döküldü.

Bittin sen!

* * *

BU
yazıyı yazarken, bir kez daha düşündüm. Ve Çağdaş’ın söylediklerini tekrar gözden geçirdim.

Biliyorum, belki çoğu kişi Çağdaş’ın çıkışını olumlu karşılayacak ve taraf olacak.

Doğru söylediğini vurgulayarak nedenlerini sıralarken, İnönü’deki taraftar baskısını hatırlatacak.

Belki tribünlere akıl-fikir de verecek. Ve de suçlayacak. Ama hiçbir şey Çağdaş’ı kurtaramayacak.

Bu taraftar birine kafayı taktı mı, ağzınla kuş tutsan nafile...

Hatırlayın, bir ara Youla ile uğraştılar... Ayağına gelen her topta ıslıkladılar Youla’yı. Kötü oynama şansı hiç yoktu.

Böyle olmamalıydı. Bir futbolcu iyi de oynar, kötü de... Sordum soruşturdum, tribündeki dostlardan bir tüyo aldım. Dediler ki...

Tribünler Youla’nın özel yaşantısına kafayı takmıştı. Gece gezmelerine bozuluyordu. Bir falso bin tepki alıyordu. Şimdi yine düşünüyorum ve araştırıyorum...

Bu taraftar Çağdaş’ı Malatya maçında neden ıslıkladı, azarladı?

Yaptığı acemice bir hareket için mi? Yarattığı bir penaltı için mi...

Cordoba’nın 35 metreden yediği golü alkışlarla affedip, ona moral verirken, Çağdaş’a neden kızdı.

Üstelik, Çağdaş o gece alemlerine de pek karışmaz. Öyleyse, neden sildi Çağdaş’ı?

Şimdi bunu arayıp soruşturacağım. Ve bulduğum an sizleri de haberdar edeceğim.

* * *

F.BAHÇE
Süper Lig’de averajla liderliğini sürdürüyor. Ve lider cephede bir soruya yanıt aranıyor.

F.Bahçe’nin son 6 maç çizdiği mükemmel tablo nereden kaynaklandı? Futbolculardan mı, Daum’un performansından mı?

Bugüne dek bir kenara itilen ve tartışılan Christoph Daum, şimdi övgü dolu satırlarla ödüllendiriliyor.

Saracoğlu’nda Daum için sevgi pankartları açılıyor. Alman hoca tribünlere çağrılıyor ve alkışlanıyor.

Biz sorumuza dönelim. Bu performans nereden kaynaklandı?

F.Bahçe’yi izlerken bir bakın. Daum artık kulübede eskisi kadar hırslı. Zaman zaman tekme atıyor kulübeye. Alex daha çok koşuyor, daha çok sorumluluk alıyor. Futbolcular şampiyonluk düşleri ile yatıp kalkıyor. Birbirini sevmeyenler bile üçüncü şampiyonluk için sarmaş-dolaş...

Hedef büyük olunca, herkes büyük düşünüyor. İşte başarının tek nedeni!
Yazarın Tüm Yazıları