42 yıldır yenemiyorduk Rumenleri. 21 maçın 11’ini kaybetmiştik. Yedisi beraberliğe kilitlenen maçların sadece üçünü kazanmıştık.
Ne berbat bir karne!
Bükreş’in Lia Manoliu Stadı’na değişik duygularla çıktık. Önce 42 yıllık bir kabusun kötü hatıralarını silecektik. Ve eskiye sünger çekip, Milli Takımın yeni kimliği ve güçlü ruhu ile Rumenlere bir ders verecektik. Şöyle de söyleyebilirim...
Türk-Rumen ilişkilerinde beyaz bir sayfa açacaktık!
Özel de olsa, milli bir heyecan ve coşku ile oynayacaktık bu maçı... Fatih Terim, konuşmalarında hep bu duyguları işledi millilere. Puan kaygısı olmayan maçlardaki kötü sonuç ve uyuşuk tempomuzdan sıyrılmamız için tatlı-sert bir dille uyardı millileri.
Yani, bir bakıma damardan girdi konuya. Girdi de ne oldu!
Bu arada eylül ayında Malta ve Macaristan ile oynayacağımız Avrupa Şampiyonası eleme grubu maçları öncesi sıkı bir testten geçecektik...
Maçın sürprizi, Terim’in orta sahanın göbeğinde Hamit-Emre ikilisi ile oyuna başlamasıydı. Bu ikili ilk 45 dakika süresince beklenen performansı yakalayamadı. Özellikle savunmamız ile sağlıklı bir diyalog kurmakta sıkıntılar yaşadılar. Ofansif düşünceleri fena değildi. Ama geriye dönüşlerde ağırdılar.
Sıkıntılı dakikalarda akla gelen ilk isim Aurelio idi. Rumenlerin orta alandan kaçırdıkları çabuk adamlarla boğuşmak İbrahim Toraman ile Gökhan Zan’a düştü. Aurelio oynasaydı, ön liberoda savunmanın üzerine çöken bu yükü hafifletebilirdi.
Maçın genelinde Milli Takımın en iyisi İbrahim Toraman’dı. İyi savaştı, çabukluğu ve sprinter stili Rumenlerin hızlı adamlarını kolayca yakaladı. Ancak, yediğimiz golde Marica’yı nasıl yanından kaçırdı, anlayamadım...
* * *
İLK yarı bittikten sonra bir süre düşündüm. Ve düşündüğüm konuda yanılmayacağımı da adım gibi biliyordum. Eylül ayında Malta ve Macaristan ile oynayacağımız maçların kadrosu şimdiden Fatih Terim’in kafasında şekillenmişti.
Bir veya taş çatlasa iki futbolcunun ötesinde iskelet kadro, Terim’in cebindeydi. Orta alanın göbeğini Hamit ile Emre’ye teslim etmeyeceğini de şimdiden hissediyorum.
Öyleyse, Hamit ile Emre’yibu bölgede oynatmasının anlamı neydi? Belki de bir başka sürprizin ön hazırlığı idi...
Dün gece hiç de havamızda değildik. Hücumda bir an parlayıp, hemen sönen saman alevi gibiydik. Hırsımız, hevesimiz mi?
Vallahi, 42 yıldır yenemediğimiz Romanya’yı yıkacak ne gücümüz ne de ruhumuz vardı.
Çıkıp iş olsun diye oynadılar. Ve 42 yıllık kabusa bir yenisini eklediler.
Herhalde Malta ve Macaristan maçını daha farklı oynayacaklar. Yine de kafalarını kaldırıp, HÜRRİYET’in başlığına bir göz atsınlar. Ve eylül ayına birkaç gün kala ne durumda olduklarını anlasınlar. Nasıldı başlık...