Paylaş
BEŞİKTAŞ, oyunun ilk 45 dakikalık bölümünden sonra soyunma odalarına alkışlarla uğurlandı.
Beşiktaş’ın etkili performansı ve oyun coşkusu tribünleri mutluluğa uçurmuştu.
Ve o tribünler, Beşiktaş’ın bu maçı alacağına inanmıştı.
Tigana’nın oyun kurnazlığı, Zenit’in tüm değerlerini adeta silip atmıştı. Kenarlardan gelişen her Zenit atağı, tehlikeli bölgeye ulaşmadan etkinliğini yitiriyordu. Bir bakıma Tigana rakip takımın en etkili silahını susturmuştu.
Solda, Adem Dursun ve İbrahim Üzülmez bu bölgenin çalışkan işçileriydi. Sağda, Ali Tandoğan iki kişilik oynuyordu. Ve iki ağır sorumluluğu da olağanüstü bir özveriyle taşıyordu. Her Beşiktaş atağına gerilerden inanılmaz bir süratle katılıyor ve nefis ortalarla pozisyon üretiyordu. Beşiktaş’ın golü de Ali Tandoğan ile İbrahim Akın diyaloğunun mükemmel bir ürünü değil miydi... Ve bu ikili benzeri işleri ilk yarı süresince hep tekrarladı.
Tigana’nın hücum sevgisi Beşiktaş’ın oyun düzeninde net çizgilerle şekilleniyordu...
İbrahim Akın’ın etrafında topaç gibi dönen ve hücuma koşan Ahmed Hassan. Ve etkili driplinglerle rakip savunma dengelerini bozan Sergen Yalçın...
* * *
Beşiktaş’ın ilk yarıda attığı tek gol ve direkten dönen bir şutun dışında harcadığı üç net pozisyon... Bunları düşünürken ilk 45 dakika sonunda tabelaya baktım ve herkes gibi 1-1’lik skora üzüldüm. Ama tribünleri şoka sürükleyen Zenit golü için daha değişik şeyler söyleyeceğim...
Bu gol, Beşiktaş savunmasının yediği klasik ve basit gollerden biriydi. Ve yine ailece işledikleri bir suç ve koca bir ayıptı.
Tigana, ikinci yarıda Kleberson ile Ailton’u oyuna alarak Beşiktaş’ın hücum hırsını ateşlemek istedi. Tigana’nın bu davranışı kağıt üzerinde mantıklı bir düşünceydi. Ancak, iki Brezilyalı yıldızın nasıl bir performans gösterecekleri de tartışılacak ayrı bir konuydu. Gözlerimi onlardan hiç ayırmadım. İkisi de Beşiktaş’ı kurtaracak güç ve kudretten yoksundu.
* * *
Beşiktaş bu maçı kazanmalıydı. En azından ilk 45 dakikalık coşkulu ve bol pozisyonlu oyunu ile işini erken bitirmeliydi.
Üstelik ikinci yarıdaki performansı ilk 45 dakikalık etkili ve akıllı görüntüsüne hiç benzemiyordu. Tribünlerin kısılan sesi ve tükenen heyecanı da bunu gösteriyordu. Bu sonuçla Beşiktaş bir bakıma UEFA umutlarını İnönü’ye gömdü. Şimdi bir mucizeyi bekliyor. Ama eli kolu bağlı, rakibi Bolton’un alacağını kötü sonuç için dua ediyor.
Paylaş