İPLER 55. dakikada koptu. Derbinin hakemi Bülent Demirlek, oyunu kesip soyunma odasına doğru koşarken, Ali Sami Yen Stadı’nın tribünlerinde adeta cinnet geçiren bir kalabalık, asırlık bir beraberliğe son darbeyi vuruyordu.
Anladım ki bunlar, bundan böyle dost olamaz!
Birbirlerine, kin-nefret ve öfkenin ötesinde, sevgiye yönelik hiçbir duygu taşıyamayan bu iki toplum bir daha kol kola giremez...
Hatta bundan böyle bir G.Saraylı ile F.Bahçeli asla yan yana gelemez. Gelirse hır çıkar, kan dökülür, canlar yanar...
Anladım ki, lafta iki eski dost da olsalar, gönüllerinde farklı kulüplerin renklerini taşıyorlarsa... Biri Fenerli diğeri G.Saraylı ise... Bu dostlukta mutlaka bir eksiklik vardır. Fanatizmin kafalarına kazıdığı sevgisizlik, en anlamsız bir tartışmada kana dönüşecektir.
Ve anladım ki, hiçbir inanç... Hiçbir ortak sevgi, bu iki ezeli rakibi, duygularındaki kin-nefret ve öfke tohumlarından arındıramayacak... Bu sevgisizlik ortamından kurtaramayacaktır.
İşte derbinin hakemi Bülent Demirlek’in oyunu kesip soyunma odasına gitmesinden sonra geçen 15 dakikalık arada bunları düşündüm.
Ve aklıma eski F.Bahçe-G.Saray derbileri geldi. 1960’lı yıllarda İnönü Stadı’nda oynanan bir G.Saray-F.Bahçe derbisinde, G.Saraylı taraftarların F.Bahçe tribünlerine attığı gülleri ve bu jesti hiç unutmadım.
Buna karşın, F.Bahçeli bir amigonun hemen bir taksiye atlayıp, Beşiktaş’taki çiçekçiye giderek topladığı karanfillerle stada dönüşünü... Ve o karanfilleri G.Saray tribünlerine fırlatırken takındığı dostluk tavrını hiç mi hiç unutmadım...
Yine o yıllarda İnönü’de G.Saray’ın, Beşiktaş’ı 1-0 yendiği şampiyonluk maçından sonra sarı kırmızılı taraftarların Akaretler yokuşunu ellerinde G.Saray bayrağı ile tırmanışını... Ve Beşiktaş Kulübü’nün önünden geçerken hiçbir çirkin engelleme ile karşılaşmadığını da bilirim.
O zamanlarmış ezeli dostluklar!
Son derbi tüm umutlarımı alıp götürdü...
Anladım ki bunlar, bundan böyle asla dost olamaz!
* * *
VE düşünüyorum... Bu dostluğu kim bozdu?
Bazı yöneticilerin yerli-yersiz konuşmaları mı? Sevyesiz demeçler mi?
Yine bazı yöneticilerin şan-şöhret ihtirası ile yarattıkları ortam mı?
Basiretsiz yönetimler mi? Tepkisiz başkanlar mı?
Taraflı medya, fanatizm kokan yazılar mı?
Yazılı ve görsel basının reyting kaygısı mı?
Tribünlere egemen gruplar mı?
Hakem hataları mı? Her hatada kasıt arayanlar mı?
Yoksa, federasyonların yanlı tutumu mu?
Kim bozdu bu dostluğu...
Yoksa, bu dostluğun bozulmasını isteyen ve dört gözle bekleyen çıkar grupları mı?
3 Fanatizm duygularının amansız bir hastalığa dönüşmesi mi?
Kim bozduysa bozdu...
Son derbide anladım ki... Onlar bundan böyle asla dost olamaz!
* * *
ŞİMDİ tartışıyorlar... Derbideki olaylar Galatasaray’a neye patlar.
Nasıl bir ceza gelir G.Saray’a?
Kadiköy’de oynanan derbide çıkan olaylar sonrası F.Bahçe’ye iki maç seyircisiz oynama ve bir maç da saha kapatma cezası gelmişti.
Görüyorsunuz, herkesin aklı gelecek ceza da...
Kaybolan dostluk kimsenin umrunda değil!
* * *
YAZIMI yine derbilerle noktalıyorum...Beşiktaş’ın tekrar gündemine aldığı teknik direktör Lucescu, 2002-2003 sezonunda, yani Beşiktaş’ın 100. yılında hiçbir derbi kaybetmeden şampiyonluğu yakaladı.
Beşiktaş o dönemde, F.Bahçe’yi Kadıköy’de 1-0, İnönü’de 2-0 yendi.
G.Saray derbilerini ise, 1-0’lık sonuçlarla kazanmayı başardı.
Arthur Zico’ya gelince... Brezilyalı hoca da F.Bahçe’nin 100. yılında hiçbir derbi kaybetmedi.
Beşiktaş ile Kadıköy’de golsüz berabere kaldı. İnönü’deki derbiyi 1-0 aldı.
Zico, G.Saray derbilerinin her ikisini de 2-1’lik skorlarla kazandı.
Şimdi Beşiktaş, Lucescu ile tekrar anlaşma koşulları ararken, Fenerbahçe’de Zico’nun konumu tartışılıyor. Bakalım, Süper Lig bu iki derbi kahramanını 2007-2008 sezonunda karşı karşıya getirecek mi?