Al sana Süper Lig

BİR Süper Lig daha geldi geçti. Cumartesi gecesi, maçlar bittikten sonra dostlarla bir sezonu tartışma masasına yatırdık.

Ve Süper Lig’in 34 haftalık yaşamında akıllardan silinmeyecek olayların bir özetini toparlarken, uzun lig maratonunu sanki bir kez daha koştuk. Bir arkadaş nefes nefese hemen konuya atladı...

Bu lig çirkin bir sezon geçirdi.

Belki birkaç kişi bu lafa tepki gösterecekti. Güzelliklerini, heyecanlarını da hatırlatacaktı Süper Lig’in. Fırsat vermedi arkadaş. İşi biraz da espriye boğarak, önce Rize, Gaziantep, Manisa ve Denizli’nin gerekli puanları alıp küme düşmekten kurtulduğunu hatırlattı. Sonra taşı gediğine koydu...

Onlar kurtuldu ama, asırlık F.Bahçe-G.Saray dostluğunu kimse kurtaramadı!

Ve bu hatırlatma üzerine 2006-2007 sezonunda oynanan iki derbi, herkesin gözlerinde bir kez daha canlandı.

Tarih: 3 Aralık 2006... Yer: Şükrü Saracoğlu Stadı. F.Bahçe-G.Saray derbisinde G.Saray Teknik Direktörü Erik Gerets’e tribünlerden atılan bir cisim, Belçikalı hocanın kaşını yarıyor. Ve Gerets’in kaşından sızan kan dünya televizyonlarına konu oluyor.

Bu arada Mondragon’a fırlatılan bir ses bombası, Kolombiyalı kalecinin kulaklarını adeta sağır ediyor.

Ve Mondragon’un sözleri yine dünya basınında manşetlere çıkıyor...

Son 45 dakikayı hiçbir ses duymadan oynadım. Bir ara sağır olduğumu zannettim!

Aradan 6 ay geçti. Ve tarih: 19 Mayıs 2007. Yer: Ali Sami Yen Stadı. Derbinin rövanşında G.Saraylı taraftarlar içi su dolu toplam 5 bin adet pet şişeyi sahaya fırlatıyor. Ses bombaları F.Bahçe yedekler kulübesinin tavanında patlıyor. Hakem Bülent Demirlenk oyunu 15 dakika durduruyor. Ve maç sonrası sökülüp sahaya atılan koltuk sayısının 15 bine ulaştığı öğreniliyor.

Bu derbi de dünya televizyonlarına konu oluyor. Milyonlar izliyor!

Hani, hep övünürüz ya... F.Bahçe-G.Saray derbisinin, dünya derbileri arasında yeri başkadır diye...

Al sana dünya ayıbı bir derbi!

* * *

BUNLARI
konuşurken anladım ki... İki F.Bahçe-G.Saray derbisi, 2006-2007 sezonuna belki de hiç unutulmayacak bir damga vurmuş. Ve bozulan ezeli dostluk, her şeye karşın yakasını fanatizm illetinden kurtaran çoğu kişiyi mutsuz kılmış. Konuyu eşeleyen arkadaşıma hak verdim...

Kurtaramadık asırlık bir dostluğu. Bozanlar utansın!

Ve Süper Lig’e damga vuran bir başka olay daha vardı. O da hemen masaya yatırıldı... Tartışma bakın nereye kadar uzadı...

Dünyanın hiçbir ülkesinde hakemler böylesine horlanmıyor, hırpalanmıyor ve gündem yaratmıyor.

Oysa Süper Ligimiz’de, FIFA kokartlı hakemlerimizin kokartları yerlerde sürükleniyor!

İşte bir örnek: 17 Mart 2007’de oynanan Manisaspor-Sakaryaspor maçında fiili saldırıya uğrayan Cüneyt Çakır canını zor kurtarıyor.

Manisa kalecisi Bülent Ataman, Çakır’ın FIFA kokartını tuttuğu gibi göğsünden söküp alıyor. Ve yere fırlatıyor. Kaleci antrenörü Metin Bayındır da Çakır’ın gırtlağına sarılarak öfke saçıyor. Bunları hatırladıktan sonra arkadaşlarla ortak bir noktada birleştik... Kimseden bir itiraz gelmedi...

Süper Lig’de maç yönetmek deveye hendek atlatmaktan daha zor! Manisa olayı ise, bunun en canlı örneğiydi. Hiç unutulmayacak bir çirkinlikti...

* * *

YAHU, bu Süper Lig’in hiç mi tutulacak bir yeri yok. Ben bir yerinden yakaladım. Arkadaşlarım mırın kırın etti...

Anadolu takımları Süper Lig’in puanlarına artık ciddi bir ortak!

Üç büyükler, Trabzonspor da dahil Süper Lig’in puanlarını kolayca cebe indiremiyor. Rakamlara bir göz atın, bu gerçeği göreceksiniz...

Şampiyon F.Bahçe 70 puanla mutlu sona ulaşıyor.

Bu, 3 puanlı ligde şampiyon bir takımın şimdiye dek topladığı en düşük rakam.

Dahası var. Şampiyon olan bir takım ligin son 9 sırasında yer alan takımlardan ikisi dışında hepsine puan kaybediyor.

Ve dördüne de yeniliyor!

İşte Süper Lig’in 2006-2007 sezonuna damga vuran bir başka olay... Anadolu artık, büyüklerin puan çiftliği değil!

* * *

VE
2006- 2007 sezonundan hiç unutamayacağım bir fotoğraf... Küme düşen Antalyaspor’un teknik direktörü Yılmaz Vural, maç sonrası tribünlerden gelen pet şişelerden korunmak için adeta bir düğüm haline gelmiş...

Dün, Vural’ın bir demecini okudum. Diyor ki...

Futboldan nefret ediyorum!

Bu nefretin nedenini bir gün kendisine soracağım. Derler ki...

Lig, mermi seslerinin duyulmadığı bir savaş alanıdır.

Acaba Vural, bu savaş alanında kalleş bir kurşunla yıkıldığını mı anlatmak istiyor.

Nefretin nedeni bu olabilir mi? Bunu öğreneceğim. Ve sizleri de haberdar edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları