O, uzun ve sabırlı bir emeğin ürünü. Bilim ve akılın kol kola yarattığı harika bir çocuk. Böyle doğdu Tuncay...
15 yaşındaydı. Bir hedef belirlediler Tuncay'a. Sakaryaspor'da oynuyor, F.Bahçe'ye hazırlanıyordu. Menajeri Erdinç Şehit'in düzenlediği program, bu çocuğu adeta dünya vitrinine taşıyordu.
İngilizce hocası tuttular, dil öğrettiler. Kültürüne ve havasına alışması için her hafta sonu, Adapazarı'ndan İstanbul'a taşıdılar. En güzel mekanlarda yemek yedirdiler, kulüplerde dolaştırdılar. Adeta İstanbul'u ezberlettiler Tuncay'a...
Yazılı ve görsel basınla kuracağı ilişkinin bile provasını yaptırdılar. Yüz kere, bin kere... Bıkmadan ve usanmadan... Ve onu, bu dünyanın dışına hiç çıkartmadılar.
Kafasındaki tüm düşünceleri, hevesleri adeta sildiler, yok ettiler. Düşlerini sadece F.Bahçe ile süslediler.
Ve tam 5 yıllık bir hazırlık dönemi sonrası F.Bahçe formasını giydi Tuncay... İlk yılda müthiş bir çıkış yaptı. Ümit Milli Takımı'ndaki performası, F.Bahçe'deki başarısı, onu Şenol Güneş'in aday kadrosuna kadar taşıdı.
Fransa'daki Mini Dünya Kupası'nda ABD'ye karşı oynadığı oyun ise, onu bir anda ‘‘dünya markası’’ yaptı.
Nihat'lar, Emre'ler, Tugay'lar, Rüştü'ler ve Hakan'lardan sonra ‘‘Al sana yeni bir Türk daha...’’ Tuncay Şanlı...
İşte böyle doğdu Tuncay. Ve böyle bir dünya markası oldu.