OYUNUN her dakikasında Del Bosque dönemi ile Rıza Çalımbay'ın Beşiktaş'ını kıyasladım.
Ve Beşiktaş'ın, Del Bosque ile yitirdiği değerleri Çalımbay ile yeniden kazanmak için ne gibi kavramları kovaladığını tek tek notlarıma düştüm...
Sahadaki Beşiktaş, 11 kişilik bir aileye benziyor.Birbirinin ayıbını örtmek için hiç kırılıp-darılmadan koşan, sevgi bağları güçlü bir aile...
Beşiktaş, oyunun ilk 25 dakikasında soyunma odasında aldığı direktifleri hiçbir fantaziye kaçmadan uyguladı. Koyu bir disiplin içindeydi. Bu da Beşiktaş'ın en güzel yönüydü.
İlk yarı sonuna doğru başlayan aşırı top kaybı ve hatalı paslar, Rıza Çalımbay'ın düşünceleriyle, sahadaki Beşiktaş arasında derin bir uçurum yarattı.Ve Beşiktaş, oyunun egemenliğini rakibe kaptırdı.Özellikle Ahmet Yıldırım'ın ardı ardına attığı hatalı toplar dikkatimi çekti.
En güçlü silah
Ve bu dönemde oyunun ağırlığı Beşiktaş savunmasının üzerine yığıldı. İbrahim Toraman-Koray-Çağdaş üçlüsünün kontrollü ve akıllı oyunu bu zor dönemde rakibin hücum girişimlerini kolaylıkla önledi. Koyu bir baskı altındaki savunma, rakibe pozisyon ve rahatlığı vermedi.
Beşiktaş oyunun genelinde, Gaziantep'in hücum gücünü kırmak ve hızlı temposunu önlemek için topu kaptırdığı her bölgede, rakibi faulle durdurmak gibi bir davranışa yöneldi.Ve bunda da başarı sağladı.
Rıza Çalımbay, Ahmed Hassan'ı geniş alanlarda koşturmak için Carew ile Veysel ikilisinin hemen arkasında oynattı. Ve bu bölgede Ahmed Hassan'ın kendini özgür hissettiği her halinden belliydi...
Ve sonuçta Tümer, Ronaldo ve Pancu gibi aslarından yoksun Beşiktaş, iyi oynamasa da, maçı almak için en güçlü silahını kullandı.Kazanma hırsıyla dolu bir kadro, 90 dakika bu duygularla savaştığı bir oyundan 3 puan çıkarttı.
Beşiktaş'ın şimdiye dek Gaziantep'te oynadığı 13 deplasmandan sadece 2'sini kazandığını söylersem, dün gece aldığı 3 puanın değeri daha iyi anlaşılır.