LİGİN üçüncü haftasında hakem tartışmaları yüzeye çıktı. Sezon başında geleneksel olarak gündeme gelen "Aman hakemlere ilişmeyelim, onlar da insan..." havası dağıldı.
Fenerbahçe, Galatasaray ve Gaziantepspor cephelerinden hakemden memnun olmadıkları yolunda demeçler geliverdi...
Çok bariz bir "yetersizlik" dışında hakem mevzuuna girmekten ben de pek hoşlanmıyorum.
Cumartesi akşamı tribünde her zamanki yerimde, her zamanki arkadaşlarımla beraber seyrettim Galatasaray-Antalyaspor maçını.
Malum, hakeme tepki gösterdi Galatasaray taraftarı. Bu tepkiyi kaybedilen puana bağlayabiliriz.
Ama o zaman Antalyaspor’a haksızlık etmiş oluruz. Galatasaray, o maçı kazanmayı hak edecek iradeyi ne sahada ne de saha kenarında gösterebildi.
Antalyaspor, zor bir deplasmanda futbolun "yasal sınırlarını" mümkün mertebe esneterek vakit çaldı, oyunu ağırlaştırdı, gazoz etti...
Bir taç kullanmanın ortalama süresi 20 ila 40 saniyeye çıktı.
Faul veya benzeri bir hadiseden oyun durduğunda, topun tekrar yuvarlanması için kimi zaman iki dakika beklendi.
Kornerler bile asırlar sürdü sanki.
Kaleci Ömer’e yapılanları kınıyorum. Peki, maç boyunca topu oyuna geç sokmak için elinden geleni yaptı. Eeee? Görevi bu.
Ömer’e kızmak saçma. Ama bu kadar sahne şovunun ardından sarı kartla uyarmak için 90’ıncı dakikayı beklemek de bir o kadar saçma.
Bülent Yıldırım’a taraftarı olduğum Galatasaray’ın kaybettiği puan için kızmadım cumartesi gecesi. O açıdan Adnan Polat, Skibbe, Adnan Sezgin, Ümit Davala vesaireye kızmak gerekiyor.
Benim kızma sebebim göz göre göre seyrettiğim futbol maçının zamanından çalınmasına göz yumması.
İşini layığıyla yapamaması.
Yardımcı aktör rolüyle yetinmeyip, başrole soyunması ve bütün filmi mahvetmesi.
Bülent Yıldırım gözümde kötü bir hakem.
Bir daha görmek de istemem ama bu işe devam edeceği gerçeğini kabullenirsek kendisini bir süre daha seyredeceğiz. O zaman Bülent Bey, bir daha zamanımdan çalınmasına göz yummayın.
Maç sonunda patlayan bombanın fitilini kimin yaktığını merak ettiğinizi zaten sanmıyorum.
Fakat hoş bitmedi maç.
Acaba sebebi siz olabilir misiniz?
SORULARI BİRAZ KISA TUTSAK?..
MAÇ bitmiş, ortalık zaten ana baba günü. Rakip kanalları, takımın yöneticilerini atlatıp canlı yayın konuğu ayarlamış cevval muhabir.
Bir yandan "imzacılar", "ceple hatıra fotosu çekelim mi abi?"ciler...
Stüdyodaki uzman "Bir sorum olacak..." diyor.
İşte o anda bende de telaş başlıyor televizyon karşısında. Tarzan (bu durumda muhabir) zor durumda!
Bunu biliyorum çünkü o ortamları biliyorum.
Futbolcu kısa kesmek ister zaten... Uçak yakalanacaktır, menajer kızıyordur... Vakit azdır.
Fakat stüdyodaki uzman "Dünya gaz ve toz bulutuydu... Futbola eski Çin kalıntılarında ve İnka harabelerinde de rastlanır... Ben o sezon sağ-iç oynuyordum ama 17 gol atmıştım..." diye lafa başlıyor.
Önce kendi dünya görüşünü, hangi filmleri sevdiğini, imam bayıldıya niye gönül koyduğunu filan anlatıp, kulaklığa sarılmış muhabiri yoruyor.
Sonra da genellikle sorudan çok, yorumunu onaylatır bir hava yaratıp konuyu noktalıyor.
O kadar lafı muhabir nasıl aklında tutsun, biir?..
Nasıl sorsun, ikii?..
Soru bari soru olsa, üüüç?..
Eyy stüdyo uzmanları.
Soruları makul ve kısa tutsak.
Bu işin ağır işçilerinin yükünü biraz hafifletsek?..
Hepsi de efendi çocuklar vallahi ben çoktan kafayı sıyırmıştım.
Kolay gelsin...
MALİYE BAKANI VE CIVATA
MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan geçen sezon, seçim çalışmaları kapsamında Sergen Yalçın’ı Eskişehirspor’a getirmiş ve şöyle seslenmişti halka: "Şampiyon olsunlar, Ronaldinyo’yu getireceğim sizlere..."
Hay kör kirpi!
Eskişehir Süperlig’e çıktı. Bu arada Sergen sezonu tamamlayamadı, Ronaldinho’da bir başka siyah/kırmızı formaya, AC Milan’a gitti. 21 milyon Euro’ya...
Kemal Unakıtan’ın Ronaldinho’yu getireceğine kendisi bile inanmamıştır. Mesele yok o bakımdan.
Eskişehirspor bu hafta maçı kaybetti ama ligdeki ilk golünü atmayı başardı.
Kemal Unakıtan maç sonrası, "Teknik direktör Rıza Çalımbay futbolcuların cıvatalarını biraz sıkmalı" demiş.
Rıza Çalımbay bu mesajı nasıl okur acaba?
"Daha çok çalışmalı ve çalıştırmalıyım" şeklinde mi; yoksa "Mesele cıvatayı sıkacak adamsa başkasını da bulurlar, öyle demek istedi herhalde" şeklinde mi?..
Neyse durup dururken senaryo üretip kimsenin tadını kaçırmayalım.
Eskişehir umarım çabuk toparlanır ve Maliye Bakanı emriyle cıvataları sıkılan ilk ve tek takım olarak tarihe geçer.