Paylaş
Tatlı bir sokak köpeği; veya rahmetli Oğuz Aral Abi’m gibi söylersek: “Sokak iti”.
Adını bilmiyordum; kıymetli bir okurum, Sercan Akgül söyledi.
“Kim ki o it?” diye düşünenlere hatırlatayım; haberlerde görmüşsünüzdür, Atina’da nerede eylem, orada Loukanikos.
Boynundaki tasmasından -itlaftan yırtması için, canım benim- öte mal varlığı yok.
Öğrenciler, işçiler, memurlar, kamyoncular vb. Atina’da protesto eylemine başladıklarında hep ilk safta bizim Loukanikos var.
Ful aksesuvar Robocop’lara karşı “Hav hav hav” diyerek eylemi o koyuyor.
Eylemci kitleyi kendince polisten koruyor.
Otoritenin kabalığına katlanamıyor. Devletin şiddeti ideolojik aygıt olarak kullanmasından hoşlanmıyor.
Göstericilere hak veriyor, copa posta koyuyor.
Loukanikos’tan önce yine eylemci bir köpek olan, şimdi köpek cennetinde iri kemikler yalayarak memnun mesut yaşadığını düşündüğümüz Kanellos vardı, karıştırmayalım lütfen; o da çok tatlı bir herifti...
Yunanistan, 2008’den bu yana ezilenlerin yanında saf tutan Loukanikos’a bayılıyor. Adına açılmış facebook sayfası bulunuyor.
Hazretin facebook sayfasında “ilgi alanları”nda şöyle yazıyor: “Gösterilere katılmak. Polise havlamak. İlginç kokular. Sopalar. Popo koklama. Ivır zıvır peşinde koşturmaca.”
Kıvrık kulak, şirin surat Loukanikos yiğit bir köpek.
Öğrenci kardeşlerimiz yerlerde sürüklenirken, Mümtaz’er Türköne gibiler “Patolojik vaka bunlar, hastaneye yatıralım” gibi zırvalar yumurtlarken, polis tekmesiyle çocuğunu düşüren kıza “Hamileysen orada işin ne?” diyebilecek tıynette tiplere bakıp acıyarak yuh çekerken, Louka’yı anıyoruz.
Kendisini seviyoruz, bizim miskin sokak köpeklerine örnek olmasını diliyoruz.
Loukanikos ruhu ile üç kere gürlüyoruz:
“Hav, hav, hav!”
Ergun Babahan’ın adı nasıl yazılırdı
ASLINDA bugün için “Eski zaman WikiLeaks’inde Atatürk belgesi” diye bir yazı planlamıştım.
Türk Tarih Kurumu’nun Ocak 1979 tarihli “Belleten”inde Bilâl N. Şimşir imzasıyla yayınlanmış olan “Amerikan Belgelerinde Türk Yazı Devrimi” başlıklı yazı rehberim olacaktı.
Fakat dün Star Gazetesi’nde “Kamalizm” başlıklı bir yazı yazınca onu aydınlatmaya karar verdim.
Ergun birkaç gündür devam eden “Kamal” mevzuuna girmiş ve şöyle yazmış: “Mustafa Kemal ses uyumuna uymuyor diye adını Kamal yaptırmış. Büyük ses uyumuna göre a’dan sonra a’nın gelmesi gerekiyor ya... O yüzden neler çekiyorum. Yıllarca edebiyat öğretmenim adımın üstüne 2 nokta koyup Ergün yaptı... Bu uyumu bulanların kulaklarını epey çınlatıyorum açıkçası...”
Ah Ergun ne acılar yaşamışsın! Bir ara eski yazı okuma kursuna devam etmiştim Tarih Vakfı’nda.
Bu konuda herhangi bir yetkinliğim, iddiam yok.
Eski Akbaba dergilerinde kafasını gözünü yararak karikatür yazısı okuyabilecek kadar biliyorum diyelim.
Dün Ergun’un yazısını okuduktan sonra elime kalemi aldım ve eski harfle adı nasıl yazılırdı denemesi yaptım: “Elif, re, gayın, vav, nun.”
* * *
İçime sinmedi hem hocam hem dostum olan ve şimdi Yapı Kredi Yayınları’nda çalışan güzel insan Yücel Demirel’i aradım.
“Hocam böyleyken böyle. Doğru mu yazmışım? Eliiiif, reee, gayııın, vaaav, nuun?” diye sordum.
“Aferin, yıldızlı pekiyi demeyeceğim. Ergun ise gayın ile, Ergün ise kef ile yazılır” dedi. Bu gayın ile bu kef’in belasını okuyan bilir!
Bir de “ayın” vardır, yatacak yeri yoktur...
Ergun’a şöyle anlatayım...
Ergun yazıp okursan “Hızlı giden oynak at” demiş olursun.
Yine aynı şekilde yazıp “Argun” diye okursan -ki okunur, aynıdır- “Bir tür iri fare” veya “Gizli saklı” veya “Kokmuş yemek” veya “Zayıf, yorgun” demiş olursun.
Ergün yazarsan (gayın yerine kef koyacaksın) “Reşit, olgun, uysal” demiş olursun.
İşte böyle Ergun.
“Sen edebiyat öğretmeninin koyduğu iki noktayı öp başına koy” demeyeceğim tabii. Zaten başka bir şey de demeyeceğim.
Böyle iyi...
(Not: Eski zaman WikiLeaks’inde Atatürk belgesi de pazar gününe kalsın...)
Paylaş