Paylaş
İlk işim kendisi için aldığımız güvenlik önlemlerini anlatmak oldu. Tam lafa başladığım sırada önce boynundaki muskayı işaret etti, sonra cep telefonunu çıkararak Kuran dinletmeye başladı.
Niye böyle bir şok dalgası yaymaya ihtiyaç duyduğunu sorduğumda, muskayı Türkiye’den bir ahbabının El Kaide’ye karşı korunması için hediye ettiğini, Kuran aplikasyonunu da eğer El Kaide militanlarının eline düşerse onlara dinletmek için indirdiğini söyledi.
“Muska roketsavar özellikte bir malzemeden yapılmadıysa kolaylıklar dilerim beyaz adam” demekle yetindim.
Şibam kenti ufukta belirdiğinde, “Aaa, burası Positano” deyince, “Gat mı çiğnedik beyaz adam, kafamız mı güzel?” diye karşılık verdim. “Gat ne? Hemen isterim” dedi. “Daha sonra beyaz adam, Yemen sana hazır değil, kafası güzel haline hiç değil” diyerek savuşturdum...
İKİNCİ GÜN: Beyaz adam önemli biri olmalı. Turizm Genel Müdürü bizzat gelerek başını Yemen usulü bağladı. İki dakika sonra kepini taktı, yine bağladık. Bu bir süre böyle devam edince, “Bırak dağınık kalsın beyaz adam” dedik, muskasını sallayarak karşılık verdi.
Terim’deki din okuluna geldiğimizde “Tedirginim” dedi. Oysa asıl tedirgin olan bizlerdik. Sürekli, “İnsansız hava uçakları bizi vurabilir di mi? Hiç Game of Thrones seyrettiniz mi? Size Pink Floyd çalayım mı? Hurma ne demek? Gat bulacağız di mi? Ben 68’liyim biliyor musun? Niye kedi köpek yok?” gibi sorular yönelten beyaz adam yüzünden güvenlik elemanlarına bile bir güvensizlik havası hâkim olmaya başladı.
ÜÇÜNCÜ GÜN: 12 kişilik güvenlik timinin (ki Yemen ordusunun önemli bir bölümü sayılır), beyaz adamı Yemen’deki olası tehlikelerden korumak amacıyla yanımıza verildiğini düşünüyordum. Şimdi anlıyorum ki Yemen’i beyaz adamdan koruyorlar...
Az önce bütün “Yapma, etme beyaz adam!” uyarılarımıza rağmen İmam Yahya’nın evinde duvara tırmanarak tuvaletlerden birine girdi. Görevlinin “Ya beyaz adam mazgala sıkışıp kalırsa, ya hep burada kalırsa” şeklindeki telaş krizini, “Sevişme odasına da girebilirdi, ucuz atlattık” diyerek geçiştirmeye çalıştım.
Dönüş yolunda Wagner, Pink Floyd ve aplikasyondan seçtiği bazı sureler eşliğinde ilerlerken “Yarın bunu gat manyağı yapmalıyım, tahammülüm kalmadı” diye düşündüm.
DÖRDÜNCÜ GÜN: Beyaz adam sürprizlerle dolu. Gat pazarında tam köteği yiyeceğimiz sırada cep telefonuna davrandı. “Kuran eşliğinde sopalayacaklar bizi” dediğim sırada Murat (Polat) Alemdar ve Sharon Stone ile çekilmiş bir fotoğrafını gösterdi.
Yemen, Yemen olalı böyle şok yaşamamıştır. Bu nasıl bir üçlü, bu nasıl bir insan?
Bir sonraki fotoğrafta Bill Clinton, bir sonrakinde Dita von Teese ile görülüyor. Hülya Avşar’ın cep telefonunu gösterdiği andan itibaren Gat Pazarı’ndaki ahali otu bıraktı beyaz adamın telefonuyla kafayı bulmaya başladı.
“Ben hippi” diyerek ağzına bir tutam gat sıkıştırdı, “Yapma” demeye kalmasan yuttu. Bu arada beyaz adamın gat aldığı tezgâhın önünde, “Ne içiyorsa bana da ondan ver” diyen halk kuyruk oluşturdu. Askerler havaya ateş açarak dağıtabildi kitleyi.
Zar zor uçağa götürdüğümüzde yuttuğu gat’ın etkisiyle, “Sana sesleniyorum New York Times; Afganistan olmaz Yemen!” diye bağırıyordu.
“Tamam beyaz adam, selametle canım” diyerek yolcu ettim, mesleği bıraktım...
Paylaş