Paylaş
‘(Veysel) evden çıkarken barış işareti yaptı ve fotoğrafını çekmemizi istedi. Küçücük bedeniyle, babamın elinden tutarak barış için yola çıktı.
Veysel’imin 10 gün önce doğum gününü kutladık. Çok sevdiği Fenerbahçe saatini takamadan veda etti bizlere. Okuyacaktı o, hepimize destek olacaktı.
Montunu giyecek, saatini takacak, okuluna gidecekti. Fenerbahçe maçını izlemeye gidecektik...’”
9 yaşındaki kardeşi Veysel’i ve babasını 103 masumun can verdiği 10 Ekim 2015 Ankara Garı saldırılarında kaybetmişti Fatoş Atılgan.
NİYE BU FOTOĞRAF?
Veysel’in bu fotoğrafı kanla yazılmış, acıyla çizilmiş hatıra defterlerimizde öylece duruyor.
Bugün niye bu sütunda Veysel’in fotoğrafı var? Veysel’i niye hep hatırlamalıyız, hiç unutmamalıyız?
Anlatayım...
Mimli IŞİD militanlarının gerçekleştirdiği Ankara Garı saldırısı Türkiye tarihinin en büyük terör saldırısıydı.
İki seçim arasında gerçekleşen bu alçakça eylemin ardından istihbarat ve emniyetle ilgili sorgulamalar da gelmişti haliyle.
Muhalefet suçladı, iktidar karşı suçlamalarla cevap verdi ve “Takipçisi olunacak...
Konu aydınlatılacak... Birlik olacak, beraberlik olacak...” hattındaki klasik demeçlerini de sıraladı.
İktidarla muhalefetin klasik olarak birbirlerini, pozisyonlarını vesaire suçlayıcı demeçlerle konuyu sulandırmalarına kamuoyu olarak çekirdek çitleyerek bakmayı tercih ettik.
Hafızaları tazelediysek bugüne gelelim.
UYUTULAN BİR RAPOR
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş ve Evrensel’den Cem Gurbetoğlu ile Tamer Arda Erşin bir müfettiş raporu üzerinden normal şartlar altında memleketi ayağa kaldırması gereken haberler hazırladılar.
Haberlerin kaynağı, olayı araştırmak üzere görevlendirilen iki Mülkiye başmüfettişi ve iki polis başmüfettişinin Ankara Garı saldırıları üzerine hazırladıkları rapordu.
Raporda saldırıyla ilgili 62 istihbarat notunun verilmiş olduğunu ama “en azından ihmal edildiklerini” öğreniyoruz.
Detaylarda, son iki gün, hatta eylem günü gerçekleştirecek kişiye kadar belirtilmiş istihbarat notlarının “ihmal edildiğini” görüyoruz.
Hal böyleyken, müfettiş raporu sorumlu/aklanmaya muhtaç gördüklerini isim isim bildirip, “Adli makamlar karar versin isterseniz” demişken...
Bu rapor emniyet, savcılık, valilik filan oralarda bir yerde “Gerek yok” denilerek yok edildi, dosya da “işlemden kaldırıldı...”
Bir avukatın konuyu Danıştay’a taşıması ve “Böyle bir rapor varken...” demesiyle ve gazetecilerin konuyu haberleştirmesiyle görmüş olduk bu “skandalı...”
SUÇLU YİNE GAZETECİ
Peki ilk tepki ne oldu dersiniz? Tahmin etmek zor değil aslında... Elbette haberi yapan gazeteciler hakkında savcılık
“1 yıldan 3 yıla” tabelasını işaret ederek soruşturma başlattı.
Bir de parantez açalım...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD seyahati öncesinde basın toplantısında “Reyhanlı” için şunları demişti:
“Emniyet Teşkilatı’yla MİT arasında bir kopukluk söz konusu olabilir. Başbakanlık Teftiş Kurulu bu konuları ciddi manada ele almak üzere harekete geçti. Nerede zaaf varsa bu konularda bunun gereğini tereddütsüz yerine getiririz...”
Müfettiş raporlarının “günışığına” çıkmasının ardından CHP Grup Başkanvekili Levent Gök de Ankara Valisi hakkında soruşturma açılmasını isterken, “paralel” tabelasını işaret etti.
SÖZÜNÜZÜ TUTUN
Paralel, dik, yamuk, her ne ise...
Veysel’e baksınlar, sonra kim, kimi, neyi, niye gizlemiş “gerçekten” öğrenmeye niyetleri varsa öğrensinler, ihmali olanı Veysel’e de bize de bildirsinler.
Veysel’e ve 9 yaşına baksınlar, bize gerçeği sunsunlar.
Söz verdiler, sözlerini tutsunlar.
Paylaş