Genel manada kabul gören dekorasyon fikriyle aramda derin çelişkiler var.
Yanılmıyorsam Paul Auster’ın "Ay Sarayı"nda kendisine okumadan satmaması koşuluyla miras kalan kitapları ev eşyası şeklinde kullanan bir kahraman vardı. Benim evin girişi de özellikle son bir yıldaki şok gelişmeler neticesinde (eski kitaplarımın kolilerle eve gelmesi gibi) tuhaf bir kitap yığınına dönüştü.
Evde temizlik namına yürütülen faaliyetlerde dokunulmaya cesaret edilemeyen, nereden devrileceği belirsiz bir yığın.
*
Yığının Batı Cephesi’ne ve üst noktalarına hakimim fakat, özellikle doğu istikametinde hükmüm geçmiyor. Topesto artık kendi içinde bir yaşam formatı, bir kültür oluşumu, bir nevi paralel evren olarak değerlendirmek ve dokunmamak gerektiğini söylüyor.
Salondaki koltuktan hareketle mutfağa doğru giderken yığın sağda kalıyor. Ama sağda kalmıyor, yolu kapatıyor. Zamanla ev ölçeğinde patika sayılabilecek bir yol açtım.
Eve ilk girenler, üstü anahtarlığımı koymak için kullandığım küçük alan hariç tamamen fatura, bozuk para kutusu, dergi yığını, dergi yığınının yaslandığı bir başka yığınla dolu masayı görüyordu. İtiraf edeyim; girişteki manzaraya göre potansiyel çöp-ev!
Bundan bir ay önce ilk hareketi yaptım ve kitapları daha düzenli bir şekilde boşalttığım bir alana aktardım. Veya yığdım diyelim, ama düzenli...
Sonra masanın üstünü boşalttım. Çok acımasız davrandım ve "ben bunu zıvır yaparsam ıvır, ıvır yaparsam zıvır diye kullanırım" diye yığdığım her şeyi, bütün zaten ödenmiş belgeleri filan attım.
Ama atmaya başlayınca duramıyor insan.
Açılan boş alanda normal insan gibi yürüyebildiğimi görünce, "RAF" adını verdiğim operasyonu başlattım.
Etraftan gelen öneriler, etrafımdakilerce engellenen bazı manyak fikirlerim, bazı kataloglar, bazı mobilyacılar derken kararımı verdim...
*
Kararlılık içinde Latif’i arayıp "Operasyonu başlatıyoruz genç; metreler çekilsin!" çağrısı yapmak üzereyken zır kapı komşu geldi.
Komşu bu kez uzun yoldan geldi, ecnebi memleket turnesinden geldi ve Marco Polo misali hediye yüklü geldi. Arkadaşımın getirdiği hediyeyi söylemek abes olabilir fakat neredeyse haber değeri var. Led Zeppelin’in 1975 New York Madison Square Garden konserinin sadece 300 adet basılmış olan plağından 79 numaralı olanı...
Plaklarımın hepsine gözüm gibi bakarım. Ama bazılarına iki gözüm gibi bakarım. Törensel bir şekilde jelatini açıp ilk dinleme faslına geçtim.
*
Ben plağa bakıp "Ne zahmet ettin usta yav! Haydi seni Beşiktaş’a, Turgut’a balığa götüreyim... Arayıp duruyor ’Karakartal Lato’yu da al gel’ Ehe-he!..." şeklinde gevrek gevrek sırıtırken komşu "Patron, tişört?.." dedi.
Baktım, üstünde Avril Lavigne yazan bi tişört... Gece üşüyünce renge filan bakmadan ilk gelen tişörtü giymişim.
"Tamamen mağara insanı güdüsüyle hareket etmişim.
Avril Lavigne tişörtünü benim evde ne aradığını merak eden çıkabilir. Büyük ihtimal plak şirketi yollamıştır. Ben böyle şeylere pek müdahale etmediğimden evde zamanla normal bir giysiye dönüşmüştür.
Onunla sokağa bile çıkmış olabilirim. Rengi güzel, siyah gibi. Bir tek kenarında Avril Lavigne yazıyor, gözükmüyor gömlek de giyince. Bak..." dedim.
*
"Avril Lavigne?.." dedi.
"Ya ben de hastasıyım demiyorum, siyah tişört kontenjanından hayatımıza girmiş işte. Bildiğin penye oğlum!"
"Abi ben sana Led Zeppelin plağı getirdim ya!"
"Kendini aldatılmış, savrulmuş mu hissediyorsun?.."
"Ney?"
"Ben de ney diyorum işte. Ahanda çıkarıyorum tişörtü, Zeppelin 1977 ABD Turnesi tişörtü giyiyorum..."
"..."
"Hah!"
"İyi böyle..."
*
"Bu arada sana kötü espri buldum..." (Kötü esprinin kötüsü de iyidir’den hareketle böyle bir geyik muhabbetine girmiştik. Sürer gider...)
"Yorgunluktan kaynaklanan bir sinir var fakat buyur..."
"Hazır mısın? Başlıyorum:
- Sunucu olmak ister misin?..
- İstemem...
- Hıı...
- Ne sunucusu?..
- Ehe-ehehe! Benim bilgisayarın ekranında bazen ’Sunucu bulunamıyor!’ yazıyor, sunucu olmak istersen oraya başvuralım diyecektim..."
"..."
"Ehe-he-he! Çok komik bence... Takılacağını biliyordum ha! ehe-he!..."
"..."
"Çok kötü di mi?"
"Plağı geri almak istiyorum galiba!.."
"Höyt! Baksana ev açılmış di mi?.."
"Olimpiyat için yer jimnastiği mi çalışacaksın usta?.."
"İyi oldu bence. Şimdi Rafspor’u oluşturuyoruz.. Eve düzen gelecek!"