Üç perdelik bir gazetecilik piyesi

BİRİNCİ PERDE(Dış mekan, Mahmutpaşa) Sıkça yaptığım gibi Tarihi Yarımada’ya gitmişim, turluyorum.

Tahtakale’den yukarıya, oyuncakçıların bulunduğu sokağa doğru kalabalıkla beraber salınarak ilerliyorum.

Dijital fotoğraf makinesi tüm saçmalıkları kaldırabilecek bir kapasiteye sahip ya; hafıza kartına kuvvet fotoğraf da çekiyorum.

Başbakan’ın medya efelenmesinin coştuğu, boykot çağrısı yaptığı günler.

Motosikletli polis bebek oyuncağı ile "Bısgasa-yavrıım-bısgazaağ" parçası eşliğinde göbek atan bebeği fotoğraflarken "Neyi çekiyorsun beyefendi?" dedi biri.

Cevabı gayet net sorunun yarattığı sersemlikle "Oyuncakları" dedim.

"Niye?" dedi.

Tamamen espri olsun diye "Gazeteye basmak için!" dedim.

"Çekme" dedi.

Bu kez ben "Niye?" dedim.

"Tiksindik biz gazetecilerden" dedi.

"Oyuncakla ne alákası var?" dedim.

"Çekmeyin" dedi.

Mahmutpaşa esnafıyla oruç kafa medya/AKP tartışmasına girip bir temiz dayak yemenin manası yok tabii.

"Rahat ol, çekmem!" diyerek döndüm yürüdüm.

İKİNCİ PERDE

(İç mekan. Evin salonu) Telefon çalıyor. Arayan komşu: "Patron, sana bir işimiz düştü."

"Ne gibi bir iş o? Çatıya mı çıkılacak?"

"Yok ağbi; Mehmet’le halletmemiz gereken bir iddia meselesi var. Senin hakemliğinde tartışalım diyoruz."

"Fiyuu-fiyt! Üşüttünüz mü kardeşim? Aranızda halledin..."

"Patron, şimdi trend bu. Uğur Dündar’ı arayacak halimiz yok, Ankara’da... Galatasaray’ın maç günü Ali Kırca’yı rahatsız etmek olmaz. İdolümüz Güneri Cıvaoğlu kadın olmayan ortamda bulunmayı tercih etmez akıllı bir adam olarak... Elimizin altında sen varsın yani koç!"

"Şaka mı yani şimdi bu?"

"Biz çok güldük ama... Mehmet’e ’Sayın Keşkül’ diyorum, o da bana ’Acur Bey...’ Eh-heh-he!"

ÜÇÜNCÜ PERDE

(İç Mekan. Salon) Televizyonda haber bülteni. Ergenekon’da "9’uncu Dalga" haberi veriliyor.

Bebek Sahili’nde, arkada Jeff Taksi’ler görünmekte.

Muhabir arkadaş "Evet sayın seyirciler... Ergenekon’da dokuzuncu dalga bugün vurdu" diyerek habere başlıyor.

İşin acayip tarafı, kameraman arkadaşın tam "Dokuzuncu dalga" derken, muhabirden hızla uzaklaşıp Bebek Sahili’ne vuran dalgaları gösterip sonra muhabire dönmesi.

Bu ne ya?

Kendimi salak yerine koyulmuş gibi hissettim.

Bundan sonraki dalga Konya Ovası’na vurursa kum dalgalarına mı zumlanacağız?

İki dakika sonra bir başka kanalda dış ses "...dalga vurdu" derken, büyük ihtimal bir Tsunami haberinden alınmış görüntünün kullanıldığına şahit oldum.

"Ergenekon’da dokuzuncu dalga vurduuuuu..." derken, geliyor duvar gibi bir dalga ve palmiyelere ekleştiriyor; frooooşşş!

Dalga neymiş anlıyoruz maşallah...
Yazarın Tüm Yazıları