GEÇEN Cumartesi, Galatasaray-Göztepe maçını da bahane ederek İzmir'e gidildi. Ne kadar çok özlemişim İzmir'i ben yahu?
Zaten İzmir dışında (İstanbul ayrı mesele, memleketimiz) özleyeceğimi düşündüğüm bir kent daha yoktur herhalde.
Bu güzel kente ayak basar basmaz kendimi iyi hissetmeye başlıyorum. Bu iyi hissetme hali dönene kadar sürüyor. Bu sefer Galatasaray yenildiği için pek de iyi hissederek dönmedim ama Göztepe'ye de sempatim olduğundan fazla sarsılmadım.
İzmir'e Cumartesi gütnü gitmenin sebebi belli. İzmir tayfasıyla azılacak. Elemanlar eşlerinden ekstra izin koparmışlar, Ege'nin İncisi alt üst edilecek o gece. Nitekim bir noktada edildi de...
Klasik planımıza ve Alsancak bağımıza sadık kalarak Kalyon'da buluştuk. Kalyon, bildiğimiz Kalyon. Değişmeyen yerleri zaten seviyorum. İki yıl da uğramasan (Allah korusun) muhabbete kaldığın yerden devam edebileceğin bir ambians.
Nedir efendim özelliği, soğuk bira ve iyi müzik. Eh yani, daha ne istiyorsun. Barın ucunda lafladıktan sonra İzmir gecesinde kaybolduk. Nerelere gittiğimizin listesini bir türlü tam olarak çıkaramıyorum fakat çok eğlendik.
İzmir tayfasına bir İstanbul alemi borçlu olarak döndük yani muhitimize. Buraya geldikleri vakit biz de şık bir gece turu tasarlayacağız haliyle.
*
Bu İzmir meselesi anlat anlat tüketilecek bir mesele değil. Bu sebepten kısa keselim. Topesto İzmir'e gelemediği için zaten şişmiş vaziyette. Bir de adamın memleketi ya, ağırına gidiyor tabii ki o burada pineklerken bizim İzmir'den bir gece araklamamız.
Dönüşte ‘‘Sen ne yaptın bu arada usta?’’ diye sordum. ‘‘İddiayı kazandım’’ cevabını verdi.
Topesto biraderimiz, değerli bir başka arkadaşımızla şeklen dünyanın en abuk iddialarından biri gibi gözükse de netice itibariyle hoş bir iddiaya tutuştu.
İddianın nasıl, hangi enteresan diyalogun neticesinde oluştuğu konusunda rivayet muhtelif. İki taraf da birbirini kışkırtıcılıkla suçluyor. Fakat neticede girilmiş böyle bir iddiaya.
Nedir efendim bu iddia. Topesto biraderimiz 10 gün müddetle bira içmeyecek. Eğer içerse iddiayı kaybedecek. Peki ama içmez ise ne olacak. İşte burası güzel: 100 şişe bira alacak.
Bu da demektir ki, haftalar boyu birasız kalınmayacak. İşin ucu bana da dokunuyor. Topesto iddiayı kazanırsa tutup birayı küvete boşaltıp banyo yapmayacak.
İçilecek o kadar bira. Çekirdek ekip olarak dört kişi toplansak bile birkaç haftamızı alır onları tüketmek.
İddia başladığında pek heyecan yaratmadı. Topesto'nun kazanacağından eminiz çünkü. İddiaya girmiş olan eleman da durumun farkında çark etmeye çalışıyor.
Fakat yok öyle bir şey. Bir iddiaya girmişsin, delikanlı gibi sonuna kadar duracaksın iddianın arkasında.
Bizimki hafta bir filan basketbol oynardı. Bu süre içinde kendisini ful basketbola verdi. İddia atıyorum, üç aylık olsaydı transfer teklifi bile alırdı. O kadar iyi çalıştı bu dönemde.
Neticede, benim İstanbul'a döndüğüm gün iddianın son günüydü. Taraflar oturdu, 90 şişe birada karar kılındı. Markete gidildi, biralar alındı ve o saat itibariyle dünyanın en leziz biralarına kavuşulmuş oldu.
Huysuz'la cumartesi
Bu sayfada gayet kullanışlı bir rehber de yayınlanıyor malumunuz olduğu üzere. Nereye gidilsin, ne okunsun, ne izlensin şeklinde hayatı takip ediyoruz.
Ben de size bugün bitmeden yapmanız gereken bir şey söyleyeceğim: Bugün İstiklal Caddesi üzerindeki Cumhuriyet Kitap Kulübü'nde saat 16:00-18:00 arasında Huysuz'la buluşma şansınız var.
‘‘Oğuz Aral'la görüşüyorsun, sen ne ballı adamsın. Biz de görmek istiyoruz’’ diyenlere bu duyuruyu yaparak büyük bir güzellik yaptığımın da farkındayım.
Karikatürcüler Derneği'nin düzenlediği söyleşide Huysuz ‘‘Cemal Nadir'den Gırgır'a, Gırgır'dan bugüne Türk Karikatürü ve Mizah Dergiciliği’’ başlıklı bir konuşma yapacak. Daha doğrusu söyleşinin basın duyurusu böyle diyor.
Ama benim bildiğim Oğuz Ağbi, ne isterse onu konuşur. Öylesi daha güzel oluyor zaten.
Bakın arkadaşlar benden size bir tavsiye. Bu cumartesi için planladığınız bir sürü zırvalık vardır, eminim.
Fakat sizin yerinizde olsam, bu fırsatı kaçırmam. Zırvalık her zaman bulunur. Ama Huysuz'u öyle her zaman göremezsiniz tamam mı?