Paylaş
“boris vian diyor ki
yalnızlıktır dinimiz
örneğin bir trenden
istediğiniz yerde ininiz
yeknesak karmaşık dingiltisi trenin
kararsızlıklardan yana
lingi lingi ling
lingi lingi ling
boris vian’dır tren arkadaşım
eski şehirlerden geçiyoruz eski şeyler aklımızda
lingi lingi ling
istanbuldan kaçıyorum
gözlerim kapalı
fakir size sığındı devlet demir yolları...”
Tanı Bora’nın kendi deyişiyle “hareket memurluğunu” üstlendiği “Tren Bir Hayattır”, harikulade bir tren kitabı.
“Demiryolcu”lar tarafından yazılanlar oluşturuyor kitabı. Kimisi gerçek demiryolcu, kuşaklarca demir ağlarla örülmüş bir aile şeceresini sunuyor, kimileri trenlere âşık.
Benim gibi gar lokantalarına sevdalı olanların gözlerini ‘çaktırmadan’ dolduracak güzellikteki Tolga Arvas yazısını okurken üniversiteye başladığım yıl okuduğum ve izlerini hâlâ taşıdığım Vedat Türkali romanı “Bir Gün Tek Başına”yı hatırladım.
Türkali’nin Günsel ve Kenan’ın “İstasyon Lokantası”nda tanıştıkları geceyi anlattığı satırlar, gar lokantası müdavimi olmamın kapısını aralamıştı:
“Bir büyük şişe daha açıldı. Mezeler yenilendi. Izgaralar geldi. Trenler geldi. İnsanlar boşaldı. Trenler ayrıldı. Lokomotif sesi, düdük sesi, insan sesi...”
Çalışma masamın üstünde (laf olsun diye çalışma masası diyorum, kendisi bir sehpadır!) geçen sene TRT Türk’ün Almanya Treni’yle Münih’e doğru ilerlerken Ümit Sezgin’in hediye ettiği TCDD logolu ve elbette ‘Serkisof’ marka cep saati var.
Haydarpaşa’nın “büyük projelerin” gölgesine gömüldüğü günlerde her sabah kurarken trenleri hatırlamamı sağlıyor.
Başbakan Erdoğan iki ay önce metro hattı açılışında “Biliyorsunuz 10’uncu Yıl Marşı’nda geçer, demir ağlarla ördük falan, neyi ördün? Hiçbir şey örmüş falan değilsin. Ortada duranlar belliydi. Demir ağlarla şimdi Türkiye’yi biz örüyoruz...” dediğinde kilometresel veriler ışığında şöyle bir hatırlamıştık trenleri.
Trenlerin tarihini ve ülkenin demiryolu macerasını, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Suavi Aydın’ın “Umran Yolu” başlıklı makalesinden okumanızı isterim doğrusu...
Tanıl ve Aksu Bora’nın Ankara Ekspresi için yazdıkları “Raylar Hanı” yazısının finali hislerime tercüman oldu:
“2012 yılının ocak ayından itibaren, yataklı trenler seferden kaldırıldı. Bundan sonra ‘tek rakibi THY’ olan hızlı trenler işleyecek İstanbul-Ankara hattında.
Dört saatte gideceğiz o yolu, yani gece yolculuğu diye bir şeyin anlamı kalmayacak artık.
Boş bir nostalji, eski şeylere düşkünlük gibi görünmesin ama yataklı trenler hayatımızda bir güzellikti; başka güzellikler gibi onu da geride bıraktık.
Başka bir dünya, başka bir zaman, başka insanlar...”
Başta Tanıl Bora olmak üzere bu güzel kitaba katkı sağlayan herkese teşekkür ederim...
Erkin Koray’ın “Hayat Katarı” parçası eşliğinde iyi pazarlar dilerim...
(Tren Bir Hayattır, Derleyen: Tanıl Bora, İletişim Yayınları, 2012)
Paylaş