YENİ Hayat Hadisesi pek bulaşılacak bir mesele değil. Neresinden tutsanız utandırıyor insanı. Hani yanınızda birini azarlarlar, siz utanırsınız ya öyle bir utanma.
Bu ibretlik hadisenin tek iyi yanı, konuyu medya cephesinde tartışanların birbirlerine taktıkları isimleri komedi figürlerinden seçmeleri: Borat, Recep İvedik, Burhan Altıntop.
Bütün bunlar olup biterken ortada "Talisker" diye birinin de bulunduğunu düşünmüş olabilirsiniz.
Talisker’den konu açıldığında "isli viski" de deniyor.
Bu bağlantıyı kuranlar Talisker’in Afganistan asıllı bir ajan olmadığını anlıyor.
* * *
Talisker, Türkiye’nin gündemine yıllar önce memleketimize gelen bir viski uzmanı sayesinde girmişti. Türk gazeteciler tarafından "Kebapla viski içilir mi? Hangi viski içilir?" şeklinde sıkıştırılan uzman "Talisker uygundur... Baharatlı yiyeceklere uyar..." diyerek kurtulmuştu.
Yüzde 45 alkol oranına sahip bir klasik malt viskidir.
Ünlü bir viski yazarı olan Wallace Milroy’a göre: "Damakta infilak eder..."
* * *
O fiyatı ödeyeceksem (bana pahalı gelir!) tercihim Lagavulin olur fakat zevk meselesi.
Her iyi malt gibi buz konmadan, "bir gül yaprağının taşıyacağı çiy damlası kadar su ile" aroması coşturularak içilmelidir.
Emre Aköz bunu bildiğini yazdı. Bence de bilir. Talisker’i bol su, bol buzla mundar ettiğini kabul etmesi, bunu itiraf etmesi güzel.
Fakat Talisker’in bir itibarı var. Saygısızlık etmek istemem fakat tartışmada adı geçen çoğu kişiden daha fazla itibarı vardır gözümde.
* * *
Talisker Ağbi’nin gönlünü almak için Kaktüs Kahvesi’nde bir kadeh parlatıp hesaba yazdıracağım.
Emre Aköz de Beyoğlu’na çıktığında, Kaktüs’e uğradığında o kadehi ödeyecek.
Başka türlü affetmem mümkün değil.
(NOT: Konuyla ilgilenenlere, bu yazıda başvurduğum Mehmet Yalçın ve Teoman Hünal’ın klasik kitabı A’dan Z’ye Viski’yi öneririm... Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp!)
"Olmayana Vurgu" yapmayın, kaşım titriyor
HERKESİN gündemi ekonomi. İşini kaybetmeyende bile, "Bir sonraki ay maaşını alıp alamayacağı" endişesi var.
"Ekonomi moraldir" derler, sık sık çarşı-pazar dolaşan biri olarak şunu söyleyeyim: Ekonomisiziz!
Herkesin ekonomisi bozuk, "ekonomikman" çökmüş, ekonomisinden düşen bin parça!
Bu durumda minik bir uyarı yapmak boynumun borcu.
Haber bültenlerinde ekonomik gelişmelerle (gelişme?) ilgili haberlerde kullanılacak görüntüler bellidir.
Üretim haberiyse haddehane görüntüsü gelir; kor demirler vesaire...
Maaş haberiyse banka kuyruğu, vergi haberiyse dairede halkla göğüs göğüse mücadele veren memur...
Konu direkt olarak para, mangır, kapik, arpa ise çil paralar gelir ekrana.
Yeşil dolarlar: Benjaminler, Lincolnler, Hamiltonlar...
Euro banknotları eşliğinde Avrupa Mimarisi gezisi: Gotik, Barok, Rönesans...
* * *
Fakat 2010 ortasına kadar etkili olacağı Ferit Şahenk gibi nispeten iyimser isimler tarafından zikredilen bu kriz ortamına para görüntüsü pek iyi gelmiyor.
Ekranda akıp duran banknotlar sinirden kaşımı titretiyor.
Televizyon kanallarının "olmayana vurgu" tarzı resim seçiciliği ruhumda isyan dalgalanmalarına yol açıyor.
Parayla saadet olmaz fakat insanın gözüne bu kadar para da sokulmaz be kardeşim!
Zaten millet parasızlıktan sürünüyor, sen ekrana saniyede 100 bin dolar getiriyorsun.
Hoş onlar da ne yapacak ki?
"Sünnetçi vitrini" fıkrası gibi, para göstermeyecek de ne gösterecek para haberinde!
Alternatif görüntü "Actually..." diye lafa başlayan Mehmet Şahin’in parlayan dişleri veya Kemal Unakıtan’ın insanı titreten espri anlayışından bir örnek!
Korkarım yakında "Yeşillere morlara yarim, yeşillere morlara/ Haydi banka soymaya! Hoydaaa banka soymaya" şeklinde balatayı sıyıranların sayısında artış olacak.
Bu kadar yüklenmeyin moralime, zaten altüst olmuşum...