Suyakondu: Fikir süper, uygulama sıfır, otur!

BUNA ancak “Suyakondu” denir.

Olacak iş değil. Çirkinlik abidesi.

Haberin Devamı

Fatih Çekirge’ye de Kaptan-ı Deryâ’mız, başımızın tacı Sadun Boro’ya da hak veriyorum.
O tekne/ev denen yapılanma berbat, berbat, berbat.
Çevreye zararlı, göze zararlı.
Uyanık ya vatandaş, denizin üstüne ev çıkıp Göcek koylarına, Marmaris kuytularına kurulmuş.
Bu tip bir davranışın diğer memeli canlıların hangilerinde görülebileceğini siz tahmin edin, ben tazminatla uğraşmayayım.
Ancaaaak!
Amacım orijinal olmak değil ama galiba ben tekne ev fikrini seviyorum.
Bunu değil, bu çirkin suyakonduyu değil elbette.
Fakat küçükken hayalini kurduğum bir şeydi suyun üzerinde ev hayatı yaşamak.
“Gökdelen gibi tekneler var, ne uğraşıyorsun?” derseniz ben de size o teknelerin fiyatlarını bir söylerim!
Abromoviç miyim ben?
Makul ve hayalperest bir şeyler, Kontiki’nin lüks olanı gibi düşünün.
Ev gibi ama denizde gidiyor, istediğin yerde duruyorsun. Sıkılınca yine gidiyorsun filan...
Çocukluk hayali olarak güzel ancak projelendirme ve uygulama “Dağdan kestim kereste, tekne bağladım Göcek’te” tarzı olunca ortaya böyle bir çirkinlik çıkıyor.
Ben hayalimle yaşayayım ama o acayip suyakondu da bir zahmet uzasın nereye uzayacaksa, koyları kirletmesin...

Haberin Devamı

Clapton, Winwood Boğaz seferi

PAZAR gecesi, Boğaz’ın yanı başında Eric Clapton ve Steve Winwood’u, rock tarihinin iki kilometre taşını dinliyoruz.
İğne atsanız biri kesin “Ay!” der, öyle kalabalık.
İstanbul dışında olan kıymetli bir arkadaşımla canlı telefon bağlantısı kuruyorum konser sırasında.
Klasik konser kıroluğudur telefonda şarkı dinletmek fakat umurumda değil.
Arkadaşım eski Clapton aşıklarından. Hâlâ da yakışıklı buluyor.
“Şarkıyı boşver, kolye takmış mı, yakışıklı mı hâlâ?”
“İkisi de aslan gibi. Clapton blucin ve siyah gömlekle, enfes mavi bir Fender çalıyor. Görüntüsü MTV Unplugged dönemiyle aynı. 15 yıldır durdurmuş saati...”
“Peki ya Steve nasıl?”
“İpincecik, bebek suratlı, harika sesli. Kareli gömlek filan takılıyor. Gözünü kapat, sanki Spencer Davis Group’taki yeni yetmeyi dinliyorsun. Bir Georgia On My Mind söyledi; Ray Charles’ın ruhuna gitsin, öyle güzel söyledi işte.”
“Neleri çaldılar? Layla’yı çaldı mı?”
“Çaldılar. Crossroads’a da girdiler Gimme Some Lovin’e de. Cream’e pek bulaşmadılar ona bozulabilirim belki ama Jimi Hendrix’e bile selam sarkıtıldı. Grup da müthişti, haydi kapatıyorum son şarkıya girdiler tekne yakalanacak; tarifesiz sefer dramı...”
Yakalandı tekne.
Konser bittiğinde Boğaz’ın tatlı sularında Beşiktaş’a doğru yola koyulacak şanslı yolcular olarak unutulmayacak bir görüntüye de şahit olduk.
Maç motoru modeli doluştuğumuz teknenin yanına havalı bir motoryat yanaştı.
Sahnenin yanından akan kalabalık bir an durduruldu ve oluşan koridordan Clapton, Winwood, süper vokalist ablalarımız ve diğerleri neşeyle tekneye doluştu.
Motoryat, Boğaz Köprüsü’nün ışıklarıyla aydınlanan Boğaz’da kaybolurken içimden şöyle geçirdim:
“Bu kalabalık bu geceyi unutmaz. Ama sanırım Winwood ve Clapton da unutmaz.
Sahneden inip yata binmek ve müthiş manzara eşliğinde konser mahalinden uzaklaşmak ha?
Yakışır. Biz de halk tipi şeklinde taklit ettik kendilerini.
Ne konser! Ne şehir!”

Yazarın Tüm Yazıları