Sipariş üzerine okuyucu tahlili

GEÇEN haftaki ‘‘Müzik arşiviyle karakter tahlili’’ yazısının gazına gelen bazı okurlar, ‘‘Bende bunlar var, beni de tahlil eder misin?’’ şeklinde kaşıntıya tutulmuşlar.

Yapmam sandınız di mi? Ama yaptım işte. Bu arada isimlerini yazanların sadece başharflerini kullanıyorum. İsimsiz olanlar ise uygun gördüğüm bir rumuzla ödüllendirilecekler.

Seçtikleri albümlerden kim olduklarını anlarlar herhalde...

Buyurun bakalım afacanlar...

‘‘Usta şimdi bende şu albümler var: Eric Clapton (MTV Unplugged), Nirvana (Nevermind), Guns N' Roses (Appetite For Destruction), Metallica (Kill 'Em All), U2 (Joshua's Tree), Prodigy (Music For The Jilted Generation). Abi bir de Selena filmi vardı. Hani Jennifer lopez oynuyordu, Meksikalı bir kadın şarkıcının hayatını anlatan. Bir de onun soundtrack'i var, gizleyemeyeceğim senden. Ben nasıl bir kişiyim bu durumda?’’ (B.Ç./İZMİR)

CEVAP: Biraz 1990'lı yıllarda, hem de başlarında kaldığın belli oluyor albümlere şöyle bir bakınca. Kendini yenileme problemin olduğu kesin. Prodigy albümünü alarak, bir ara modern alemlere yelken açayım demişsin ama orada kalmışsın. Eric Clapton'ı severiz. Fakat o yıllarda, yani 1990'ların başlarında Nirvana'nın yanında o albümü bulundurana iki tane çakıyor, bir tane sayıyordu rock aleminin ağır abileri. Selena'yı ise duymamış olayım. Nasıl bir gaza gelmiş olabilirsin diye düşündüm ama işin içinden çıkamadım. Dost acı söylermiş; belli ki dalgalanmışsın, şimdi biraz durul bakalım. Bir de Metallica albümü seçiminden dolayı tebrik ederim. Hakikaten benim de en sevdiğim albümlerinden biridir.

‘‘Müzik arşivim şöyle: Now That's What I Call Music! Vol. 36, Barbra Streisand (The Broadway Album), Norah Jones, The Stranglers (Lies & Deception. Türkçe albümleri yazmıyorum ama. Görüşlerinizi bekliyorum.’’ (A.K./ANKARA)

CEVAP: Pek kıymetli hanımefendi. Belli ki romantik bir insansınız diyeceğim, The Stranglers albümünün ne işi var o zaman evinizde. Büyük ihtimalle, bir ara rockçı bir manita yaptınız kendinize. Yürümemiş o ilişki anladığım kadarıyla. Olur öyle şeyler, hayat işte! Now That's What I Call Music serisinden herhangi bir albüm bulundurmanızı nasıl açıklayabiliriz? Belli ki o albümde sevdiğiniz birkaç şarkıyı bir arada görüp heyecan yapmışsınız. Kuschelrock ve Now serisiyle kan davası olan birine bu albümü evinizde bulundurduğunuzu söyleyebilmek, aynı zamanda cesur bir insan olduğunuzu kanıtlıyor. Tebrik ederim. Tırstım!

‘‘Bak bakalım birader şu albümlere: ‘‘Grateful Dead (Postcards of the Hanging), Traffic (Low Spark, Canteen), Procol Harum (Broken Barricade), Waterboys (A Pagen Place), Palace Music (Lost Blues and Other Songs) Daha sayayım mı?’’ (Rumuz Ukala Dümbeleği)

CEVAP: Bu mail kesinlikle ya Topesto'dan ya da benim elemanlardan birinden geldi. Çünkü adı geçen albümleri (Waterboys'unki single olmalı) görene ermiş muamelesi yapılıyor bu dünyada. Ama eğer bu mail doğruysa ve evinde bu albümler varsa, kesinlikle tanışmak isterim. Yani sırf o Grateful Dead albümüne dokunmak için bile gelir tanışırım. Bu albümlere sahipsen eğer meçhul arkadaşım; bir kere müziği laf olsun diye dinlemiyorsun. Bu da süper delikanlı bir insan olduğunu gösterir. Bir de yurt dışında okuduğunu veya ailede senden önce birilerinin iyi müzik dinlediğini düşünüyorum. Özellikle Procol Harum'un o albümü, iyi müzik dinlenen bir evde büyüdüğüne işaret. Kıymetli bir şahsiyet. Siz görmüyorsunuz ama şu anda ayağa bile kalktım.

‘‘Aslında ben sadece Judas Priest, Scorpions, Cheap Trick, Golden Earring, Humble Pie, Journey, Rush, Molly Hatchet, Nazareth, Uriah Heep ve Yes dinliyorum...’’ (Rumuz Rock On Dude!)

CEVAP: Anladığım kadarıyla son 20 yıldır filan yeni bir şey almamışsınız. Bunu eleştirmek için değil, takdir etmek amacıyla söylüyorum. Damardan rockçı bir abiyle karşı karşıyayız. Yeni ve iyi şeyler de var aslında ama hiç dokunmamak lazım diyorsanız da en iyisini yapıyorsunuz. O müzik artık yapılamıyor... Özendim vallahi. Akşam evde kendime böyle şeyler çalayım. Bu arada Humble Pie dinleyen sadece bir kişi tanımıştım. Sizinle birlikte etti iki. Tuhaf...

Tex'in ilk sayıları çıkıyor kaçırmayın

ÇİZGİ roman aleminde pek çok sevdiğim kahraman var ama Tex'i tek geçerim. Son yıllarda Maceraperest Çizgiler serisi sayesinde, iyi çevrilmiş, güzel basılmış Tex albümleri okuyoruz düzenli olarak. Sağolsunlar, varolsunlar.

Şimdi aynı yayınevi (ki Oğlak oluyor bu), yeni bir Tex serisi daha başlattı.

Aslında yeni demek ne derece doğru tartışılır. Çünkü ‘‘Altın Seri’’ adıyla çıkmaya başlayan bu seri, Tex'in İtalya'daki ilk sayısından, yani birinci sayıdan başladı.

Bunun ne kadar mühim olduğunu çizgi roman meraklıları anlayacaktır. 40 küsur yıllık maceralardan söz ediyoruz burada.

Bonelli'nin yazdığı, Galleppini'nin çizdiği ilk maceralar. Tex doğuyor yani.

İlk sayı ‘‘Kırmızı El’’de daha Kit Carson filan yok tabii.

Aylık olarak sürecek bu seri kaçmaz, benden söylemesi.

Bir de bu ilk sayıyla birlikte Claudio Villa'nın çizdiği renkli bir kartpostal da hediye ediliyor. Bu kartpostallar her sayıda verilecek. Fakat ilk sayının önemi, bu kartpostalları saklayabileceğiniz bir de kutunun hediye ediliyor olmasıyla büyüyor.

Ben uyararak görevimi yaptım işte...
Yazarın Tüm Yazıları