GAZETECİLİK mesleğine Hey Dergisi’nde başlamış ve müzik yazarlığını bugün de sürdüren bir tip olarak; medya-müzik cephesindeki hareketlenmeyi karışık duygular içinde seyretmekteyim.
* * *
Şu ana kadar Ertuğrul Özkök ve Hıncal Uluç birer derleme albüm yayınladılar, Mehmet Yılmaz bir toplama albüme seçtiği şarkıyla katıldı, Serdar Turgut da köşesinden kendi listesini duyurdu.
Ayrıca Ahmet Hakan ve Mehmet Yılmaz, sütunlarında bana açıkçası arşivlerinin sıkıcı ve dar olduğunu düşündürten birer "Kime hangi şarkı, hangi albüm yaraşır..." listesi yayınladılar.
Ahmet Hakan, öncelikle sana seslenmek isterim.
Ne demek "10 öfkeli Pink Floyd şarkısı" usta?
Öfke vurgusu yapacaksak "kitlesel uçuş grubu" Pink Floyd yerine Metallica, Slayer gibi daha sert şeyler seçmeliyiz.
Kafadan çaktın yani...
Mehmet Yılmaz’ın yaklaşımı ise "Romantik olduğumu düşünmeyen tek bir canlı kadın kalmayacak bu dünyada! Nı-ha-ha!" tavrını destekler türdendi.
İstikrar karşısında boynumuz kıldan ince...
* * *
Aslında Ertuğrul Özkök ve Hıncal Uluç’un albümlerine gayet profesyonel yaklaşıp, Kabakulak’ta eleştirmiştim.
Bu pozisyonu da korumak azmindeydim fakat Serdar Turgut da kendi listesini yayınlayınca duramadım.
Serdar Turgut, Hürriyet Pazar’da ABD’deki gençlik maceralarını anlattığı mükemmel yazılarına soundtrack olabilecek bir liste yapmış.
Serdar’ı 1970’lerin sonunda giydiğini ancak tahmin edebildiğim fakat gözümün önüne getirmekten feci korktuğum kılığıyla bir grup siyahın ortasında "Car Wash" eşliğinde dans ederken düşündüm!..
İçim ürperdi.
İki şişe votka içmiş bir Türk’ün "John Travolta’dan bile iyiyimdir ha, hustle yapmak mevzuunda" inancıyla piste fırlamasının Amerikan Disko Hareketi’ne etkilerini ise tahmin dahi edemiyorum.
Serdar’ın listesine dans figürleriyle terörize ettiği ortamdan uzaklaşıp objektif gözle baktığımda iyi şarkılar ama güçsüz konsept gördüm.
Albümün daha sert olmasını, bu kadar çok disko parça içermemesini umardım.
Belki aynı dönemde New York’ta punk’ın altın günlerine şahitlik eden CBGB’s adlı efsane kulübe takılmalıydı. Bir Ramones olmaz mı; aşkolsun!
İçindeki çok sevdiğim hasta ruhu yansıtmamış, şişirmiş biraz...
* * *
Ertuğrul Özkök’e gelince...
i-pod’umun sanatçılar bölümünde "Ertuğrul Özkök" yazan biri olarak, kendimi malum "Aryalar"ı eleştirmek konusunda güçsüz hissediyorum.
Albümü indirirken dikkat etmemişim, şimdi dinlerken arada bir bakıyorum ekranda Ertuğrul Özkök’ün ismi! "Destur" deyip toparlanıyorum ve hemen Little Red Rooster’ın Rolling Stones versiyonunu söylemeye başlıyorum.
Bana yapabileceği en büyük numarayı yaptı, i-pod’uma sızdı ve sinsice yıllardır karşılıklı olarak yürüttüğümüz "diğerinin dinlediği müziği küçümseme savaşı"nda mühim bir cephe kazandı, gol attı.
Albümünü beğendirdi, güzel aryalar seçip haksız rekabet yarattı!
Şimdi diğerleri ne listesi yaparsa yapsın...
(Not: Müzik konusunda Özkök’ün ne kadar üstün olduğunu McIntosh amfisinin yanında verdiği pozdan sonra kabul etmiştim.
O harika aletin görünürde bir kablo olmadan nasıl çalışabildiği konusuna hiç girmeyeceğim tabii!)