Paylaş
Zamanla Teksas’la paylaştığı tahtını başka Teks gibi kahramanlara bıraksa da çocukluk yıllarında ilk göz ağrılarımdandı.
Tommiks’e (asıl adı Capitan Miki’dir tabii), Suzi’ye, Konyakçı’ya, Doktor Salasso’ya geleceğiz ama önce bugün ne vaziyetteyiz, ona bakalım kısacık.
Türkiye Yayıncılar Birliği geçtiğimiz günlerde “Haziran 2016/Haziran 2017” tarihleri arasında yaşananlara odaklanan bir rapor yayınladı.
Kapatılan yayınevleri, toplatılan kitaplarda ağırlık noktası FETÖ bağlantısı ama bazı “solcu yayınevleri” de arada kaynamış bu süreçte.
CAMUS’NÜN ÖRGÜTÜ
Bazı kitap ve dergilerin daha matbaadan çıkmadan toplatılmasına devam edildi, Zülfü Livaneli’nin “Huzursuzluk” romanının tanıtım afişlerinin metro istasyonlarına asılmasına “OHAL gerekçesiyle izin verilmedi” vesaire...
Malum, bir de “Altıncı Lenin”den(!) günümüze uzanan bir “güvenlik güçlerinin hadiseyi hiç anlayamama” hadisesi vardır. Geçen yılki uygulamalar elbette bu alanda da yeni malzeme sağlamış. Bianet’ten Tansu Taşkın’ın haberinden okuyalım:
“Kapatılan Özgür Gazeteciler Cemiyeti Eşbaşkanı Nevin Erdemir için hazırlanan iddianamede, Erdemir’in defterine not ettiği Albert Camus ve Baruch Spinoza isimleri yer aldı. İsimler, iddianamede ‘örgüt üyeleri’ olarak geçti.
Ankara’daki Gezi olaylarıyla ilgili davanın iddianamesinde, Louis Althusser’in bir, Server Tanilli’nin iki ve Nâzım Hikmet’in bir kitabı suç delili sayıldı...”
Şunu bilir şunu söylerim: Yasaklayanı er geç komik duruma düşürür kitap. Yasak okurla kitap arasındaki bağı kopartmaz tam aksine güçlendirir.
KAFKA’DAN NÂZIM’A
Birol Aktaş’ın yakın geçmişte yayınlanan “100 Yasaklı Kitap*” adlı çalışmasını okurken bağın nasıl güçlendiğini görüyorsunuz. Neredeyse kutsiyet atfedilmiş dini ve politik metinlerden bilim tarihini değiştiren başyapıtlara, edebiyat klasiklerinden “ucuz roman”lara her türden kitap yasaklanmış ama şöhretinden, güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş.
Nâzım’dan küçük İskender’e, Necip Fazıl’dan Pınar Kür’e...
Darwin’den Dostoyevski’ye, Kafka’dan Cervantes’e...
Kimi zaman “halkın ar ve hayâ duyguları” incinmesin diye, kimi zaman “Çocuk kitabı kisvesi altında kızıl gomonizlik yapılıyor, yetişin” diyerek yasağa kulp bulunmuş.
Sadece bize özgü değil bu kitap yasaklama, toplama, imha etme, suç aleti olarak görme hadisesi.
Ancak Batı medeniyeti bu konuyu aşmış vaziyette ve devam ettiği rejimlerle/ülkelerle de adımızın anılmasını pek istemezdik herhalde...
HAYROLA YÜZBAŞI?
Birol Aktaş’ın çalışmasında “olağan şüpheliler”i, dünya ve memleket tarihinden örnekleri okurken hiç ama hiç ummadığım biriyle karşılaştım.
Bildiniz: Tommiks!
Meğer 1961’de “çocuklarının aklını çeleceği” gibi tuhaf bir gerekçeyle yasaklanmış bizim politik manada suya sabuna dokunmayan Yüzbaşı Tommiks ve arkadaşları.
Yazarın da belirttiği üzere çok sıkı uygulanmamış ve Tommiks kuşaklarca okunmuş işte.
Ama yasakladı mı 1961’de birileri? Yasakladı.
Hâlâ gülüyor muyuz bu saçma yasağa? Gülüyoruz.
Ama Tommiks’i karıştırmasaydınız bari. Kulver Kalesi hatırına...
(*“100 Yasaklı Kitap”, Birol Aktaş/ Ağaçkakan Yayınları/ 2017)
Paylaş