Hafta Sonu, yeni sayısında 100 Ünlü Türk Çapkını adı altında bir liste yayınladı.
Liste meraklısı olduğumdan ‘Kimler çapkınmış?’ diye şöyle bir taradım. Listede adını görüp de ‘Hah! Bak işte bu adama çapkın denir’ dediklerim de vardı, adını hiç duymadıklarım da.
100 kişilik listenin tamamına katılmak mümkün değil. Herkesin itiraz edebileceği birileri çıkar. Listelerin genel mantığı böyle zaten.
Fakat listede ‘Paralı zampara’ sayısının çokluğu dikkat çekici boyuttaydı.
Bir şekilde edinilmiş parayı kullanarak kadınlarla birlikte olan veya paranın sağladığı imkanlarla kadınları etkileyenlere çapkın denebilir mi? Çapkınlık başka bir şey, bir çekicilik, bir karizma, biraz kadında merak uyandırma yeteneği değil midir?
Para karşılığı veya paranın yarattığı imkanlardan faydalanmak için veya karşısındaki adamın şöhretini kullanmak için (İngilizce’de ‘celebrity f**k’ diye güzel bir tabir vardır, belirtmeden geçemeyeceğim) seks yapan kadınlarla birlikte olmanın adı çapkınlık sayılmamalı bence.
Ben niye takıldıysam bu konuya... Bana ne canım!..
Rakıdan kokteyl yapılır mı?
Türkiye’nin İlk İçki Kültürü Dergisi sloganıyla çıkan Gusto için kim ne der bilemem ama benim merakla okuduğum, entelektüel tavrı olan çok başarılı bir dergi.
Eğer okurken bir şeyler öğrenmek ve iyi kaleme alınmış yazılar okumaksa maksat, Gusto okunur.
Gusto’nun Ağustos sayısında Reina’da faaliyet gösteren G by Karaf’ın barmaid’i Ayça Çeşnigil’le mini bir röportaja takıldım.
Ayça Çeşnigil, rakı kullanarak kahvenin yanında sunulan dijestif (hazmı kolaylaştırıcı) karışımlar hazırlıyormuş.
Rakıya sudan başka bir şey karıştırılmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Hatta, buz da koymam soğuk su varsa.
Biraz yüzümü ekşiterek okudum söyleşiyi bu sebepten...
Ayça Çeşnigil, ‘Rocky’ adını verdiği rakı kokteylini yabancı müşterileri etkilemek için yaratmış. Söylediğine göre, beğeniyorlarmış. Beni bozar ama seviyorlarsa ne ala!
‘Rocky’nin içinde neler var?’ diye sorulduğunda ‘Yeni Rakı’nın yanı sıra Nescafe, portakal likörü ve vanilya şurubu...’ cevabını vermiş.
Tadının süper olacağını bilsem de ancak güç kullanarak filan içirebilirler bana böyle bir karışımı.
‘Çok muhafazakarsın be birader!’ diyeceksiniz. ama muhafazakar olmaya hakkım var, çünkü -evlerden ırak- acayip bir deneyim yaşadım bu konuda.
*
Yıllar önce, tatil için paso Kaş’a gittiğim dönem.
Bir eylül akşamı Kaş’a varmışım, çantayı pansiyona sallamışım ve yekten arkadaşlarımın barına yazılmışım.
‘Baba n’aber?’, ‘İyi yanlarım da var’ aşamasını atlattıktan sonra bardaki eleman (Batman diyelim ona), yancısına (ona da Robin diyebiliriz bu durumda) ‘Kanat’a bi FENALIK yapalım mı?’ diyor.
‘Destur Batman kardeş, ne yanlışımızı gördün ki fenalık yapmaya kalkışıyorsun?’ diyorum.
‘Yok ya, yeni bir kokteyl yaptık, adını da Fenalık koyduk’ diyor barmen.
‘Tatlı içki delikanlıyı bozar ama dök bakalım ince bir şey’ diyorum.
Önüme su bardağında turuncu bir şey geliyor.
O yıllarda kafayı delikanlıyı neyin bozup neyin bozmayacağıyla yediğimiz için ‘Turuncu likit tüketmez delikanlı adam’ diyorum.
‘Tut burnunu iç ağbi, hatır için ya!’ diyor Robin.
Bir yudum alıyorum ve direkt püskürtüyorum.
Kokteylin formülünü Alman turistler bulmuş. Formül dedikleri de şu: Rakı ve Fanta.
Yan yana yazınca bile içim kötü oluyor.
Böyle fena bir şeye de gayet yerinde bir hareketle ‘Fenalık’ demişler. Hálá içiliyor mudur bilemem...
Ayıp yahu!
Tek cümlelik diyaloglar
Klasik espride olduğu gibi (Yanılmıyorsam Woody Allen’ındı), ‘Savaş ve Barış’ı özetlemek gerektiğinde ‘Olay Rusya’da geçiyordu’ cevabının verilmesi ve benzeri hadiselere hep gülmüşümdür.
Yine bir Woody Allen filminde kendini gökdelenden aşağı bırakan birinin intihar notunun ‘Pencereden atladım’ şeklinde olmasına çok gülmüştük Topesto’yla. O hálá gülüyor.
Bir ara bu tür espriler üzerine yoğunlaşıp sonra ipin ucunu tamamen kaçırmış ve aynen böyle konuşmaya başlamıştık.
Yakın çevremizde efsane haline dönüşen ‘tek kelimelik diyaloglar’ da bu dönemde oluştu ve yerleşti hayatımıza.
Daha önce bahsi geçmiştir belki. Sadece bir kelime kullanarak karşılıklı konuşmak üzerine kuruluydu hadise. Bir nevi tek pasla ortada sıçan oynamak gibi bir şey işte...
Örnek vereyim. Aynen yaşanmıştır. Yıllar önce Topesto’yla birlikte oturduğumuz dönemde geçti bu konuşma. Olay sırasında Topesto’nun kuzeni (Çok soru sorduğu için Sorguç diyorduk) de evdeydi. Sabahın köründe, henüz kahvelerini içmedikleri için potansiyel birer seri katil görünümündeki iki insanın konuşmalarına (hem de böyle acayip bir şekilde) şahit olan Sorguç Abi, bayağı bir sarsılmıştı.
- Hişş!
- Hı?
- Kahve?
- Yap!
- Sen!
- Dün!
- Deve!
- Şekersiz.
- Masaj?
- Sonra
- Homur!
- Hehe!
- Sen?
(Sorguç da giriyor burada devreye)
- Ben?
- Kahveeeeeee!
- Abi niye böyle konuşuyorsunuz?
- Kahveeeeeee?
- Ben yapim abi, sakin olalım lütfen biraz.
- Bırak!
- Bıraktım.
- Abi kavga mı ettiniz siz ya? Ne zaman ettiniz?
- Yok.
- Konuşma...
- Peki abi. Allah, Alllaaaaaah!..
*
Bu böyle bayağı devam edebiliyordu. Hálá antrenman olsun diye yapıyoruz ara sıra. Alışınca çok güzel olur tavsiye ederim.
Geçen hafta Topesto’yla o günlerle ilgili olarak ortamıza aldığımız bir Ren geyiğini çevirdiğimiz sırada Topesto ‘Film özeti yapsak ya böyle’ dedi.
‘Tek kelime olmaz’ dedim.
‘Yok ya, gazetelerde televizyonda oynayacak filmlere yazdıkları gibi ama alakasız özetler yapalım’ dedi.
‘Niye yapacağız abi böyle hasta bir hareket?’ diye sordum.
‘Maksaaaaaat, maksat eğlence!’ dedi.
‘Daha iyi bir maksat duymuş değilim’ dedim.
İlk etapta ürettiklerimizden ortaya karışık bir şeyler sunuyorum (üstte).
Afiyet olsun.
REZERVUAR KÖPEKLERİ: Ölüm Allah’ın emri.
STAR WARS: Babana bile güvenmeyeceksin.
JAWS: Aha yelkenliye bak!
GREASE: Ben Olivia Newton John’a aşıktım... Ben de!.. Ben de!.. Ben de!..
AMARCORD: Kadının memeleri gerçek.
DIE HARD: Abi yaşamak istiyorsan boşayacaksın o kadını başka yolu yok.
13’ÜNCÜ GÜN: Kimseyle alay etmeyelim, ettirmeyelim, sevgi çemberi yaratıp kırlarda papatya toplayalım. Birader o bıçağı bıraksan diyorum.
KAHRAMAN BRUCE LEE: Bak şimdi bi tane vuracak adam bayılacak. Bayıldı!..
INDIANA JONES: Sen arkeoloji okumuştun di mi? Bir şu adamın hayatına bak bir de seninkine. Peeeeh!
EMMANUELLE: Abi ben bu filmi yazıları için seyrediyorum. Tabii, tabii!
RUSYA’DAN SEVGİLERLE: Ben Bond, James Bond... Hayır abi yedirmem o hatunu sana, Bond benim...
SOLARIS: Ben uyudum... Ben de...
BLUES BROTHERS: Bi daha seyredelim mi? Haydi seyredelim, benim de canım çekti.
SCARFACE: Al Pacino bu filmde 182 kere ‘f**k’ diyormuş. Nereden biliyorsun Toraman? Blink 182 var ya, müzik grubu.. Vaaaar. Adını oradan almış. ‘F**k’ yerine bip sesi çıkıyor ya, oradan. Böyle mi özetledin canım filmi abi? Evet! Bravo abi! Uzatma, uzun oldu zaten...