Paylaş
“Mustafa Kemal Atatürk’ü mü seviyorsun, Recep Tayyip Erdoğan’ı mı?”
Boy boy, yaş yaş, kutup kutup sebilhane maşrapası gibi dizilmiş kitleyi ayrıştırdıkları yetmemiş olacak...
Gezi sonrasında, mesela Ankara’da öğrencileri yaz tatilinden okula çağırıp, önlerine kâğıt sürüp arkadaşlarını, öğretmenlerini ispiyonları istenmişti.
Aynı hikâye işte, rezillik...
*
O yaşta birbirlerine “Justin Bieber’ı mı seviyorsun One Direction’ı mı? Teoman mı Şebnem mi? Şahan mı Ata mı? Köfte mi sosis mi?” diye soran, sorması da gereken çocukları çekmeseniz bari içinde tepiştiğiniz çirkefe?
“Yetkililer” zamanın ruhuna uygun olarak cevabı itinayla hazırlamış, uygun gazetelere soğutmadan servis etmiş: “Sorular korsan, müfettiş paralel...”
İlköğretim çağındaki çocuklara bu cevabı tekrarlasan çoğunun uykusuna kâbus salınır:
“Anne korkuyorum. Sorularımızın eli kancalı, tek gözü yamalıymış. Hem de bir bacağı tahtaymış ve bayrağında da kurukafa ve kemikler olacakmış.
Müfettişin de yere paralel bir şekilde uçarak geleceğini söylüyorlar...”
*
Başka sorular da var:
“Okulda ayakkabı kutusundan bahseden öğrenci veya öğretmen var mı?”
“Devlet erkânına yönelik olarak iftira, kin ve nefret uyandırıcı ifadelerin kullanıldığını duydunuz mu?”
Oldu olacak “Hangi partiye oy veriyorsun sen bakayım toraman?” diye de sorsalarmış ama yaşlarının tutmadığını fark ettiler bir aşamada herhalde.
*
Bu zerzavatlığı yapanlar paralel midir dik midir, çelik midir pik midir bilemem?..
Bildiğim şu...
Siyaset hiç çocuklara bulaşacak kadar alçalmamıştı.
Evladını kaybeden anneler hiç meydanlarda yuhalatılmamıştı.
Yalan, pişkinlik, ikiyüzlülük, koltuğa kul köle olmak hiç bu kadar yaygınlaşmamıştı.
Çocuklara bulaşmayın bari.
Ayıp.
Boyunuzdan bosunuzdan utanın.
Paylaş