Paylaş
“Galatasaray nasıl battı? Galatasaray nasıl kurtulur?”
Nasıl mali uçuruma sürüklendiği rakamlarla ortaya konuluyor zaten.
Deposundaki formaya sahip çıkamayan, panik transferler yapıp akla sığmayacak sözleşmelere ve aracılara ve yoluculara para kaptıran, mesela bünyesinde görevlendirdiği hukuk müdürü tarafından 600 bin TL’si çarçur edilen bir kulüp.
“1 milyarı aşmış borç içinde 600 bin TL, bir depo forma, üç-beş çakalın cebe indirdiği paranın hükmü nedir? Uğraştığın işe bak?” diyebilirsiniz.
Ancak işin düğümlendiği nokta zaten budur, bu vurdumduymazlık, bu ilgisizliktir.
*
Galatasaray’ın “Doğrucu Davut”u olarak tanınan kıymetli büyüğüm Hayri Kozak kulübün yaşadığı veya yaşayacağı tehlikelere dikkat çeken az sayıda isimden biridir.
Bu yüzden de haksızca “Her işe, her dönemde muhalefet eden” bir karakter olarak ananlar da çıkar.
Bugün yaşanan kriz esnasında çıkıp “Ben demiştim” diyecek insan sayısı bir elin parmak sayısını geçmez; Hayri Ağabey de bu konuda birinci gelir zannımca.
Dün sabahki uzunca konuşmamızda kendine şu sorunun cevabını aradığımı söyledim:
“Türkiye’nin, sanattan finans sektörüne, medyadan mühendisliğe her alanda parlak isimlerini, kanaat önderlerini yetiştiren, müthiş insan kaynağına sahip bir camia nasıl olur da bu kadar kötü yönetilebilir? Buna nasıl izin verilebilir?”
Hayri Ağabey “uyuyan devin bir türlü uyanamamasını” kısaca şöyle özetledi: “İlgisizlik ve bilgisizlik...”
*
Konuyu açalım...
Galatasaray’ın an itibariyle 9 bin 136 kaydı açık üyesi var. Kaydının açık olması aidatını yatırdığını, olası bir kongrede oy kullanabileceğini vesaire gösteriyor.
2005’te 2 bin 810 kaydı açık üye varken, 2016’da dediğim gibi 9 bin 136 kişiye ulaşılmış.
Ancak üye sayısının artması karar mekanizmalarında katılımın arttığı anlamına gelmiyor.
Kulüp açısından hayati önem taşıyan olağan yıllık genel kurul toplantılarına (mali raporun vb değerlendirildiği) katılım oranı son 10 yılda yüzde 15’i zor buluyor.
2009’daki genel kurul toplantısına üyelerin yüzde 9’u, 2012’dekine yüzde 8’i katılmış mesela.
*
Kulübü denetlemek, görülen yanlışları dile getirmek, nevi yönetimi sorgulamak için bir de her ay düzenlenen Divan toplantıları var.
Galatasaray kulübünün üyesi değilim, olsam da herhalde “kıdemim” Divan’da olmaya henüz yetmezdi.
Ancak Galatasaray Lisesi’nin 240 kişi kapasiteli meşhur Tevfik Fikret Salonu’nda düzenlenen o toplantılara gazeteci kimliğimle çoğu üyeden fazla katılmışımdır.
Divan toplantılarına katılım oranını merak ediyorsanız, 2014’te söz sahibi/hak sahibi bu kıymetli isimlerin yalnızca yüzde 8’i hazır bulunmuş.
*
Nereye varmaya çalıştığım herhalde anlaşılmıştır biraz...
Son gelinen durumda hamasi nutuklar, finansal çözüm paketleri vesaire havada uçuşuyor.
Eski başkanlar, yöneticiler, kulübün kanaat önderleri birbirlerini suçlamanın yanı sıra “pratik” çözüm önerileri de getiriyor.
Umarım bu önerilerden faydalanır ve kısa sürede “bu vartayı” atlatır Galatasaray.
Ancak iş “bu vartayı” atlatmakla bitmiyor işte.
*
Bu ilgisizlik, dolayısıyla bilgisizlik sürdükçe, üyeliğin şanını ve şerefini topun çizgiyi geçmesine, kupanın müzeye gelmesine denk gördükçe, vartalar sıra olur Galatasaray Meydanı’nda...
Galatasaray’da söz sahibi olan üyeler üstlendikleri ve milyonlarca sevdalısına karşı sorumlu oldukları görevi hakkıyla yapmadıkça, denetlemedikçe, sorgulamadıkça bu iş böyle devam eder.
Galatasaray kenarından tutarak yönetilemeyecek kadar büyük bir kulüptür.
Camia birlik olsun, bütçe kendine gelsin filan da önce Galatasaray’da söz sahibi olanlar kendine gelsin.
Gerisi Galatasaray için çocuk oyuncağıdır vesselam...
Paylaş