Paylaş
Hangi hesap?
Mesela “Yurttaşa 416 milyarlık nükleer fatura” başlığı ve Şehriban Kıraç imzasıyla Cumhuriyet’te yayınlanan haberdeki hesap.
İşi rakamlara boğmak istemem ama “alım garantili” iki nükleer ve üç termik santral projesi için yapılan hesaplara göre 15-20 yıl içinde 120 milyar dolar gibi bir para ödeyeceğiz.
Yakıt bedeli ve enflasyon etkisi “hariç” ayrıca, onu da ödeyeceğiz.
“Ben kullanmam o zaman” demeyin; kullanmasak da ödeyeceğiz.
Nasıl mı?
Mesela Sinop’taki santral için 20 yıl satın alma garantisi verildi. “Yakıt bedeli hariç”, kilovatsaat (kWh) başına birim bedeli de 10.63 sent olarak belirlendi.
Bugünkü kurla 41 kuruşa geliyor ama bunun piyasa değeri 17 kuruş filan. Kat kat pahalı almayı garantilemişiz yani...
20 yılda toplam 76 milyar ödemeyi kabullenmişiz vesselam; yakıt bedeli de hariç. Hey yavrum hey...
Peki çok mu ihtiyacımız var nükleer santral kurmaya?
Büyük riskler barındırdığı yaşayarak/ölerek öğrenilmiş, kurması bela, işletmesi bela, kurtulması bela nükleer santrallara bu derece muhtaç mıyız?
Cennet parçalarına bu “tedirgin edici” yapıları dikmesek olmaz mı?
Enerji talebine, kurulu güce, halihazırda yürüyen projelere bakıldığında 10 yıl boyunca bir sıkıntı yaşamayacağımızı görüyoruz.
“Ya 10 yıldan sonrası?” diyecek olursanız, “Tek çare nükleer mi?” derim ben de.
Daha temiz, daha ucuz enerji için proje geliştirmek yerine en moderni bile köhne, riskli bir sistemi kabul etmeyi anlayamıyorum.
Hal böyleyken, önceki gün Sinop’ta seçilmiş katılımcıların dışında “halkın katılamadığı halk bilgilendirme toplantısı” düzenlendi.
İnceburun’da nükleer santral istemeyen vatandaşlar polis barikatlarını aşıp salona giremedi.
Fikrini, itirazını dile getiremedi; coplu ve biber gazlı polis müdahalesiyle dağıtıldı.
“Gereksiz” diyorsun dinleyen yok...
“Pahalı, kazıklanıyorum” diyorsun dinleyen yok...
“İstemiyorum” diyorsun dinleyen yok...
Ne âlâ memleket...
Çok âlâ memleket...
Paylaş