Paylaş
Adana’dan alınacak bir galibiyet geçen haftaki kazanın hasarını azaltmayı sağlayacaktı. Sneijder’in yokluğunda gollerle dönerek moralini yükseltmiş Podolski girmişti yeni fotoğrafa; bir de Semih vardı elbette, unutmayalım.
İlk 10, belki 15 dakika bunun için çabaladı, pozisyonlara girdi, hatta “Ha attı, ha atacak” dedirtti ama sonra... Adanaspor ilk “taarruzu” hasar almadan savuşturduktan sonra daha sakin, rakibini pozisyon hazırlığındayken durdurabilen, kalesinde ciddi bir tehdit oluşmasına izin vermeyen bir kimliğe kavuştu.
- PODOLSKİ’nin varlığıyla yokluğunun bir olduğu günüydü.
Eren arkadaşlarından yeterli derecede beslenemedi ama kendisi de avcı gününde değildi pek.
Bu durumda gözler Bruma’ya dönüyor, onu arıyor elbette. Galatasaray’ın mucize çocuğu da ilk yarıda kendisine akacak yol bulmak için gezindi durdu ancak başarılı olamadı.
- İkinci yarıda Galatasaray yine topun mutlak hâkimiydi ancak pozisyon üretiminde de aynı sıkıntılar devam ediyordu. Enerjisinin çoğunu kaptırdığı topu almak için veya “yanlamasına paslar manzumesi” yazmak için harcadı bu süreçte.
AZICIK AÇIL ABİ
Oyununu maç içinde değiştirme sıkıntısı oyuncu değişikliğiyle aşılmaya çalışıldı. De Jong ve Sinan Gümüş’le devam kararı işe de yaradı. Ancak gol için yine Bruma’nın sahnede belirmesi gerekti. Topla “normalde bulunmasının yadırganacağı” bir bölgede, ceza sahasının dışında, ortalarda, yayın az ötesinde buluştu.
- Kendisini savunmaya gelen rakibi Koman’ı “Azıcık açıl sen abi!” diyerek ekarte ettikten sonra, hedefe odaklandı ve harikulade bir şut yolladı; kalecinin müdahalesi bile kâr etmedi. Bruma’nın dünyalara bedel golü dışında Semih’in fena dönmediğinden, Muslera’nın iki kurtarışından da bahsetmek gerek. Mucize çocuk, mucize gol, harika galibiyet diye özetlesek de olur tabii.
Paylaş