David Coverdale ve Whitesnake tayfası, 30’uncu Yıl Turnesi’nin Balkanlar bölümünü yağmurlarla boğuşarak geçirdikten sonra pırıl pırıl (ve hatta cozur cozur!) İstanbul’a ulaşmış olmaktan dolayı belli ki mutlu.
Bulgaristan konserleri, sağanak yağış engeline takılmış ve 3 saat gecikmiş.
Sahnedeki David Coverdale müthiş, fakat kuliste de ayrıca müthişmiş baba.
Çekim yapılmasını istememiş -gereksiz bence ama yaşlandığı için yüzünü saklıyor- ve epeyce esip gürlemiş.
Nereden mi biliyorum?
Güzel kardeşim "Frekans" Şafak -Dream TV Şafak vs.- söyledi.
*
Şafak bana kulisteki David Coverdale terörünü "Abicim bağırıp çağırıyor eleman. Delirmiş. Bak büyük ekranda da hep geniş plan gösteriyorlar. İstemiyor yüzünü göstermek..." şeklinde aktarırken eliyle itmekte olduğu bebek arabasına zumlandım.
"Bebek nerde len?" diyerek bebeğin oturması gereken yerde bulduğum çantayı öteledim.
Kutsal bir varlık gibi yanımızda beliriveren eski dostum Punk Levent cevapladı: "Deniz’le -annesi-arkadan geliyorlar... Hani evden çıkmazdın sen birader?.."
"Vaytsıneyk gelmiş, evde oturanı Bob Marley çarpar!" şeklinde cevap öksürdüm.
*
Az sonra "Rakır Beybi", Deniz’in kucağında belirdi.
Bu kadar tatlı bir insan yavrusu az görmüşümdür.
Üstündeki siyah sweat-shirt korsan bayrağı desenli.
Pantolon, ayakkabı ve sair aksesuvarla, benim diyeni minik avucuna düşürür.
Hoş, gülümsemesi başlı başına bir sarhoşluk yaratıyor ya neyse.
Ancak beni asıl kalbimden vuran kulaklıkları oldu.
Henüz suya bu bile diyemezken, "Rakır Beybi" olan ufaklıkta o kulaklıklardan var...
"İnsanın dip sosa bandırıp yiyesi geliyor" tarzı sevimli duygular, Punk Levent’in "Bişi içiyon mu?" demesiyle rock konseri normallerine dönüştü.
"Here I Go Agiiiiin on my ownnnnn!" diyerek evrensel rockçı el işaretini yapıp koroya katılıyorum.
*
Bir nevi çocukluk düşlerimden birine uyanmışım.
"Önce Vaytsıneyk sonra Def Lepırt!"
Hey Dergisi’nde işe başladığım yıllardan beri tanıdığım, süper arkadaşım Afşin Akın’la gözgöze gelip sırıtarak "Bu ne yauvvv!" dediğimiz sırada Def Leppard "Love Bites"ı söylemekteydi...
Sonraki yıllarda daha "artist", daha "serinkanlı" müzik kanallarına akmış olsak da, genetik kodlamamıza ek olarak ergenliğin yanına yazılmış olanlar bunlar işte.
Hormonlarımız hem utandığımız hem hoşlandığımız seviyelerdeyken sevmişiz bu şarkıları.
Ota bota heyecanla saldırdığımız sırada Deyvid Kavırdeyl Abi "Still of the Night"la, Iron Maiden "Two Minutes To Midnight"la, Black Sabbath "Planet Caravan"la, Deep Purple "Smoke On The Water"la eşlik etmekteydi hayatımıza.
*
Afşin’e Masstival 2008’i kutsadığımı söyledikten sonra "Haftaya da Cudas var lan!" dedim.
"Breaking The Law"un çalınması durumunda -ki çalınacak, çalınmalı, çalınacak arkadaş!- denize dökülebileceğimizi söyledi Afşin.
Olasılıklar dahilinde olduğunu düşündüm ve "Evet, dökülürüz" dedim.
Judas Priest İstanbul’da ha!
Ergen yıllarımda bir arkadaşım, mesela Franki veya Prof gelse ve "Aynı akşam Vaytsıneyk ve Def Lepırt var. Haftaya da Cudas Pirist. 27’sinde de Metalika geliyo. Oha ooolum! Daha fazla konuşamıycam sevinçten bayılıyorum" dese önce sevinir sonra nasıl üçü için de ailemden para koparabileceğimi düşünmeye başlardım.
Gerekirse -kötü örnek olmak istemem çocuklara ama...- evdeki plaklarımı filan satardım herhalde...
O yıllarda Egzotik Band ve Asım Can Gündüz konserleri üstüste gelince mali olarak sarsılmıştık mesela.
Spor Sergi’deki sosisli-ayran bütçesinden kesinti yaparak durumu ayarlamıştık...
*
"Konser sonrası Hayal’de after-party var; takılırsın belki" diyerek yakama bir sticker yapıştırıyor Masstival’in sorumlusu yüce insan...
Bir yanım "Kalk git, burbona kuvvet bir rock partisi yap sabaha kadar" diyor; diğer yanım sabah yapmam gereken işleri gözden geçirip "Sıkıcı bir insan olmalısın, eve gitmelisin, bana itaat etmelisin!" diyor.
Hayatta katıldığım hiçbir konser sonrası partisinde eğlenemediğimi de göz önünde bulundurarak, sıkıcı insan seçeneğine yöneliyorum.
*
Parkorman’ı konserin bitmesine azıcık kala terk ederken -malum, taksi bulmak için...- "tıpkısının aynısı" bende de bulunan Motörhead tişörtlü bir eleman dikkatimi çekiyor.
Ben yaşlarda fakat göbeği ona hayli hain davranmış.
Köprü yıllarından göz aşinalığımız var.
Tişörtü gösterip "süper, bende de var" şeklinde çözümlenebilecek el hareketleri yapıyorum.
O da "Eyvallah" diyor.
Temmuz güneşi altında iyi işlenmiş bir metal gibi parlıyoruz.